Nedense toplumumuzda yaşlılıkla ilgili pek çok yanlış yargı ve ifade bulunmaktadır.
Bu yanlış yargılardan biri de yaşlılıkla beraber insanın hayattan el etek çekerek köşesine çekilmesi ve ölümü beklemesi gerektiği şeklindeki yargıdır. “Yaş yetmiş, iş bitmiş”, “ununu elemiş, eleğini asmış” vb. sözlerle ifade edilen bu yanlış yargılar gerçeği yansıtmaktan oldukça uzaktır.
Zira yaşlılık atıl kalma, hayattan kopma ve kabuğa çekilme değildir. Aksine yaşlı insanlar bir ömür geçirdikleri bu dünyada bilgi, görgü ve tecrübeleriyle geçmişle bu gün arasında bir köprü vazifesi görürler.
Yaşlılarımız bizim hafızamız ve geçmişimizdir. Onlar bizim bilgimiz, birikimimiz ve tecrübemizdir. Bugünümüzün inşasında onların katkısı ve emeği vardır. Onlar hayatta karşılaştıkları olaylardan dersler çıkarmış; hayatı özümsemiş ve olgunlaşmışlardır.
Bilge ve saygın bir konuma gelmiş bu insanların tecrübe ve birikimlerinden faydalanabilirler. Aile içerisinde herkesin sevdiği, saygı duyduğu bir yaşlı insanın bulunması, aile bireyleri arasındaki bağların güçlenmesini ve herkesin birbirine karşı daha özenli ve saygılı davranmasının sağlar. Aynı zamanda insani ve ahlaki değerlerin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında da etkin rol oynar.
Kaynak: DİB Yayınları
"Beynimiz yeni tecrübeler keşfettiği sürece insan genç sayılır." William Gladstone