Dinimiz, baştan başa edeptir. Edep; kulun kendisini Cenâb-ı Hakkın iradesine tâbi kılması, güzel ahlâklı olmasıdır. Hadis-i şerîfte; (Sizin en iyiniz, ahlakı en güzel olandır.) buyuruldu. İffetli kimse, hayâ sahibidir, yani günah işlemeye utanır. Edepli olmanın önemi büyüktür.
İnsanların kusursuz olması veya insanın düşüklüğü, daha ziyade iffet işinde belli olur. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmin birçok yerinde, iffetini muhafaza edenlere, büyük mükâfatlar vaat etmiş, Müminlerin vasfını anlatırken de buyuruyor ki:
(Müminler, namazlarını huşû içinde kılar, boş, lüzumsuz şeylerden yüz çevirir, zekâtlarını verir, iffetlerini korur, emânet ve ahitlerine riayet eder.) [Müminun 1-8]
Kanunî Sultan Süleyman Hân, ordusuyla sefere çıkmıştı. Belgrat yakınlarında, mola verilmişti. Askerler, susuzluklarını gidermek, abdest almak için bir manastırın yakınında çeşme bulup, ihtiyaçlarını giderirken, rahip, birkaç râhibeyi su almak bahanesiyle süsleyip, çeşmenin başına gönderdi. Kadınların geldiğini gören askerler, hemen çeşmenin başından çekilip, sırtlarını döndüler, süslü kadınlara yan gözle bile bakmadılar...
Bu durumu uzaktan ibretle seyreden rahip, Haçlı kumandanına şunları yazıp gönderdi:
“Siz bu ordu ile baş edemezsiniz. Bunlar kadına-kıza, mala-mülke önem vermiyorlar. Bütün mal ve mülklerini fedâ ederek, Allah yolunda savaşıyorlar. Herkese karşı iyi davranıp, kimseye zulmetmiyorlar. Siz onlardaki bu özellikleri ortadan kaldırmadan, onlarla savaşırsanız, canlarınızdan ve mallarınızdan mahrum kalırsınız!..”
Üç kıtada at koşturan bizim ceddimiz işte böyle edepliydi. Onlar gibi iyi bir Müslüman olmak için güzel ahlâka sahip olmalı, kötü ahlâktan uzak durmalıdır. Ancak bununla dünya ve ahiret saadeti elde edilir. Güzel ahlâkın da, ilim ve edep öğrenmekle, iyi insanlarla arkadaşlık etmekle elde edileceğini unutmamalıdır...