Siz değerli okuyucularıma ve bilhassa yeni genç nesillere, İlkçağ ve Ortaçağ’dan Pontus Krallığına kadar, Rize’nin geçmiş tarihi ve coğrafi durumu bilgilerini öğrenme ve tazeleme açısından, 2000 yılında basılan “ Rize Tarihini Orhan Nacı AK” isimli, Rize Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü yayınları olarak basımı gerçekleştirilmiş, o yıllar içerisinde Rize’mize 8 kaynak eser kazandıran, şehrimizin yetiştirmiş olduğu önemli değerimizden olan emekli yönetici, eğitimci-yazar Orhan Naci AK hocamızın Rize Tarihi kitabından aktarmış olacağayım.
Bugün bir hayli yaşlanmış olmasına rağmen, çok şükür sağlığı yerinde olan Orhan Naci Ak hocamıza, Rize’mizin tarihine, medreselerine, el sanatlarına, Yöresel mutfağımıza, şairlerimize, Halk şiirlerimiz ve kültürümüze kazandırmış olduğu çok sayıda değerli eserden dolayı şükranlarımı sunuyorum. Kendisine ve ailesine Allah’tan sağlıklı uzun ömürler diliyorum. b.a.k.
Rize’nin de içinde bulunduğu Doğu Karadeniz Bölgesi, herhangi bir medeniyete merkezlik yapmadığı gibi, ilkçağda doğup gelişen medeniyetlerin ve bu çağda kurulan devletlerin de etki alanı dışında kalmıştır.
Doğu Karadeniz Bölgesinin bir başka özelliği ise güneyden zor geçit veren yüksek dağlarla çevrilmiş olması ve Batı’dan Doğuya Doğudan Batı’ya geçişi engelleyen ve zorlaştıran derin vadiler ve her mevsim bol sulu akan ırmaklarla kesilmiş olmasıdır. Bu coğrafi yapısıyla bölgemiz, nüfus hareketlerine, göçlere ve savaşlara oldukça kapalı kalmıştı. Yağışlı iklimi ve tarıma elverişli olmayan arazi yapısı nedeniyle de insanları fazla cezbetmemişti. Bu nedenlerden ötürüdür ki tarihi kaynaklar, Doğu Karadeniz Bölgesinden ve bu bölgenin özelliklerinden pek az bahsetmişlerdi.
M.Ö. 2000 yılında Anadolu’ya gelip yerleşen ve burada güçlü bir devlet kuran Hititler (M.Ö.1850-1180), Doğu Karadeniz’e hakim olamamış, ancak bu bölge halkı, öz yönetimlerini koruyarak az bir süre Hititlere itaat etmişlerdi.
Hititler, Kuzeydoğu Anadolu’yu, özellikle Karasu vadisini AZZİ diye adlandırmışlardı. Hitit kaynaklarında bu bölge için “Azzi Hayası Memleketleri” tabiri kullanılmaktaydı. Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi adlı eserinde N. Adoniz’den naklen “M.Ö. 15. Yüzyılda Yukarı Fırat bölgesinde üç memleket bulunduğunu ve bu memleketlerden Azzi’nin Rize ve Gümüşhane bölgesini, Hayasa’nın Erzurum, Bayburt ve Erzincan bölgesini, İşuvanın’nın ise Tunceli ve Elazığ sahasını kapsadığını sanıyoruz” dedikten sonra II. Murşil zamanında (1346 -1320) Hititlerin, Azzi ülkesini itaat altına aldığını ve buranın kralı Annia’yı hayatının sonuna değin Hititlerin başkenti Hattuşaş’a tabi kılarak, Hayasa ve Azzi Vasal memleketlerini Kapadokya’ya gelebilecek tecavüzlere karşı birer koruyucu uc beyliği gibi kullandığını belirtmektedir.
Yukarıda söylediğimiz gibi Doğu Karadeniz Bölgesi bir devlet veya medeniyete merkezlik yapmadığı için tarihi kaynaklar tarafından doğrudan ele alınmıyor, komşu devletlerle ilişkileri yönünden nadiren bahse konu ediliyor. 'İlkçağın önemli tarihi kaynaklarından biri olan Heredot Tarihi Doğu Karadeniz’de her hangi bir yer ismi vermeden Halys ırmağının yanı Kızılırmak’ın doğusu ile Kolhis’e kadar olan bölgeden ve bu bölgede yaşayan kavimlerden bahsetmektedir.
Bu kavimlerin kimler olduğunu ileri sayfalarda ele alacağız. Şimdi ise Kolhis bölgesinden kısaca söz edelim. Karadeniz’in doğusundan denize dökülen Rion ırmağı, Kolhis denilen bölgenin merkezini oluşturur. Bu bölge Kafkas dağlarından Çoruh nehrine kadar geniş bir alanı içine alır. Bazı tarihçiler bu bölgenin Kalapotomoz deresine yani İyidere’ye kadar uzandığını, bazıları da Trabzon’u içine alacak şekilde geniş bir alana yayıldığını söyler.
Umumi tarih kitapları, M.Ö. 16. Yüzyılda yaşayan Mısır Kralı Sesostris’in Ankara’yı aşarak Avrupa’ya geçtiğini, İskitler ülkesine giderek İskitlere boyun eğdirdiğini yazar. Heredot, bu konu ile ilgili olarak Mısır Kralı Sesostris’in “Oradan geri dönerek Phasis’e geldiğini, ordunun bir kolunun burada kalıp ülkeye yerleştiğini, ancak Sesostris’in bütün bunları kendi isteği ile mi bıraktığını, yoksa askerlerin bu gezginci seferden usanıp Phasis kıyılarında kalmayı kendilerinin mi istediğini bilmiyorum” dedikten sonra Kolhis’te kıvırcık saçlı insanlar gördüğünü, buralar halkının Mısırlılar gibi sünnet olduklarını, Mısır ketenini aynen Mısırlılar gibi yetiştirdiklerini belirtir.
Bazı tarihi kaynaklar, Doğu Karadeniz bölgesine KHALDIK ülkesi diyorlar. Trabzon’dan doğuya doğru uzanan bu bölgeye Khaldık denmesinin sebebi ne olabilir? Khaldi Urartuların en büyük milli tanrısı idi. Bu ismin, Urartu devletinin yıkılışından sonra Khaldi dinine bağlı kalıp Erzurum’un kuzeylerine çekilen Urartu boylarına alem olduğu ve böylece bu bölgeye isimlerini verdikleri şeklinde bir iddia vardır. Urartu boyları buralara gelmiş midir? Yoksa Khaldi dini mi buralarda yaşama imkanı bulmuştur? Burası bilinmemektedir. İslam Ansiklopedisi, Bayburt’un Khaldi ülkesi içinde yer aldığını sahilde oturan halkın iç kesimlerde oturan halka Hald dediklerini, Bayburt şehrinin kuzeyinde bulunan ve bir ovanın da Hart ismini taşıdığını, ayrıca Haldilerin Sami ve Arı ırklarından olmadıklarını zikretmektedir.
(Kaynak: Rize Tarihi-Orhan Naci AK)