Bir gün Peygamber efendimiz “Sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki:
“Bir kimse Ramazan ayında bir oruçluya iftar verirse, günahları af olur. Hak telâ, onu Cehennem ateşinden azat eder. Ooruçlunun sevabı kadar, ona sevap verilir.”Eshâb-ı kirâm, “Yâ Resûlallah! Her birimiz, bir oruçluya iftar verecek, onu doyuracak kadar zengin değiliz.” deyince, Peygamber efendimiz buyurdu ki:Bir hurma ile iftar verene de, yalnız su ile oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de, bu sevap verilecektir. Bu ay öyle bir aydır ki, ilk günleri rahmet, ortası af ve mağfiret ve sonu Cehennemden azat olmaktır. Bu ayda, emri altında olanların vazifesini hafifletenleri, Allahü telâ affedip, Cehennem ateşinden kurtarır. Bu ayda 4 şeyi çok yapınız! Bunun ikisini Allahü telâ çok sever. Bunlar, kelime-i şahâdet söylemek ve istiğfar etmektir. İkisini de zaten her zaman yapmanız lâzımdır. Bunlar da Allah-ü telâdan, Cenneti istemek ve Cehennem ateşinden O’na sığınmaktır. Bu ayda, bir oruçluya su veren bir kimse, kıyâmet günü susuz kalmayacaktır.
Şimdi de sizlere Allah-ü telanın hepimize vermiş olduğu nimetlere şükrü anlatan bir menkıbeyi bilgilerinize sunuyorum. Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri henüz yedi yaşındayken, hocası ve aynı zamanda da dayısı olan Sırrî-yi Sekâtî hazretleri ile beraber hacca gitmişti. Mescid-i Haram’da 400 kadar ulemâdan büyük zâtlar toplanmışlar, şükür hakkında konuşuyorlardı. Herkes şükür hakkında bir şeyler söylüyor, şükre kâmil bir tarif getirmeye çalışıyorlardı. Uzun konuşmalar sonunda 400 değişik fikir çıkmasına rağmen, herkesi tatmin edecek bir şey söyleyebilen olmamıştı.
Sırrî-yi Sekâtî hazretleri, bir de yanındaki Cüneyd-i Bağdâdî’ye buyurdu ki:
“Mâdem ki buradasın, sen de bir şeyler söyle!”
Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri buyurdu ki:
“Şükür, Allahü teâlânın ihsan ettiği nimet ile O’na isyân etmemektir.”
Orada bulunanların hepsi şaşırıp dediler ki:
“Seni tebrik ederiz, maksadı en güzel sen tarif ettin. Ancak bu kadar tarif olurdu.”