Fransız yazar, şair ve siyasetçi Alphonse de Lamartine, 21 Ekim 1790 tarihinde Paris`te dünyaya geldi. Krala çok sadık, Katolik bir aristokrat ailenin çocuğu idi. Lyon`da ve Belley`de öğrenim gördü. Gençliğinde orduya girmek veya diplomatik bir görev almak istiyordu ama ailesi, ülke Napolyon tarafından yönetildiği sürece devlet hizmetine girmesine izin vermedi. Bu nedenle gençlik yıllarında avare bir aristokrat hayatı yaşadı. Hıristiyanlık dininde karşılaştığı tezatlıklar dininden soğumasına, uzaklaşmasına ve sebep oldu; kalp temizliğini esas alan transandantalizm felsefesine bağlandı.
1811-1812`deki İtalya seyahati sırasında Napoli`de Antoniella adlı bir işçi kızla yaşadığı aşk onu çok etkiledi, 1815`te ölen bu sevgili, bir çok şiirine ilham kaynağı oldu. 1850`de iki kez İstanbul`a geldi ve Cennet Mekan, Sultan Abdülmecit ile görüştü. 3 Napolyon bir darbeyle imparatorluğunu ilan etmesi üzerine siyasetten tamamen ayrıldı. Lamartine, Siyasi kariyeri sırasında birikimlerini kaybetmiş ve büyük maddi sıkıntı içine girmiş olduğundan ülkesinden ayrılıp Türkiye`ye yerleşmek istedi. Sultan Abdülmecit`e bir mektup yazarak çiftlik kurmak üzere İzmir veya Marmara yakınlarında kendisine bir arazi verilmesini talep etti. Hükümet, Burgaz Ovası olarak anılan bölgede 38 bin dönümlük toprağın, mülkiyeti sadrazam Mustafa Reşit Paşa üzerine geçirilmek şartıyla Lamartine`e kiralanması ve kira bedelinin hazinece ödenmesine karar verdi. Lamartine, Osmanlı yönetimi ile 25 yıllık kira sözleşmesi imzaladı ama çiftliğin işletilmesi için gerekli sermayeyi karşılayamadı ve projeden vazgeçmek zorunda kaldı. Lamartine, Osmanlı yönetimine minnetinin bir ifadesi olarak sekiz ciltlik Histoire de la Turquie (Osmanlı Tarihi) adlı eserini yazdı. Eser, 1859’da Paris’te yayımlandı.
Fransız yazar, şair ve politikacı Lamartine (1790-1869) gerçekleştirdiği iki doğu seyahatinden sonra Müslümanları daha yakından tanıma imkânını bulur. Sadece kiliseyi ve papazları değil, Hıristiyanlığın temellerini de sorgulamaya başlar. İslâm tarihini okudukça Efendimize (Sallallahü aleyhi ve sellem) olan hayranlığı artar. “Türkiye Tarihi” (Histoire de la Turquie) adlı eserinde diyor ki: “Dünyada başka hiç kimse Onun gerçekleştirdiği ölçüde ve kalıcı bir inkılâbı gerçekleştirmiş değildir; çünkü, iki asırdan daha az bir zaman içinde İslâm, inanç ve hâkimiyet planında tüm Arabistan’a yayılmış ve Allah adına İran’ı, Horasan’ı, Mâverâünnehir’i, Pakistan’ı, Suriye’yi, Habeşistan’ı, bütün Kuzey Afrika’yı, ispanya’yı, Akdeniz’de birçok adayı fethetmiştir. Tarihte kim Hazret-i Muhammed ile karşılaştırılabilir? En meşhur insanlar; sadece ordular, kânunlar ve imparatorluklar meydana getirmişlerdir. Çoğu defa gözleri önünde dağılıp giden maddî iktidarlardan başka bir şey kurmamıştır onlar. Fakat O, yalnızca orduları, kanunları, imparatorlukları, milletleri ve hanedanlıkları harekete geçirmekle kalmamış, ayrıca, meskûn dünyanın yarısında milyonlarca insanı ve daha da ötesi mâbetleri, putları, dinleri, fikirleri, inançları ve ruhları yerinden oynatmıştır. Her harfi kanun olan bir Kitab’a dayanarak, her dil ve her ırktan bir mânâ ümmeti çıkarmıştır. Arzın üçte birinin bu inanca teslim olması, Onun mûcizesidir. Hatip, peygamber, cengâver, kânun koyan, gönülleri kazanan, hurafelerle savaşan ve İslâm devletini kuran... işte Hazret-i Muhammed budur! insanların büyüklüğünü ölçmek için kullanılan bütün mikyaslarla ölçülsün! Acaba Ondan daha büyük birisi var mıdır? Olamaz!..” diye yazar.