Bendeniz doğal ve bitkisel konuda gençlik yıllarımdan bu güne kadar ve de halen devam eden ilgi ve merakımı, sürdürmeye devam ediyorum. Sadece ilgimi ve bilgimi artırmakla kalmıyor, uzun zamandır da faydasına inandığım ve faydasını da gördüğüm bitkisel ve doğal ürünlerden kullanıyorum.Gelişen, değişen dünya ile birlikte sağlık anlayışı da değişiyor. Kimileri klasik tıptan şaşmazken, kimileri de benim gibi kendini geleneksel yöntemleri sağlık hayatında kullanmayı seçiyor. Tabiki bu arada benim kullandığım doğal ürünler ilaç değildir. İlaç’a da karşı olan birisi değilimdir. Doktorların muayenesi sonuca reçete ile verilen ilaçlarını da muntazam kullanan kişiyimdir.
Bu gün artık bir gerçek olarak giderek daha çok insanın tercih ettiği geleneksel ve alternatif bitkisel ürünlerin varlığı inkâr edilemez konuma gelmiştir. Modern tıbbın 300 yıllık bir ömrü varken, alternatif tıp denilen, bitkilerden şifa ekolleri ondan yüzlerce, hatta binlerce yıl önce de mevcuttu. Daha 150 yıl öncesine kadar bilinen en etkili tedavi ediciler, bitki ekstreleri ve basit inorganik bileşiklerdi.
Son senelerde alternatif tıpa dönüş her memlekette yayılıyor. Bitkilerin karışımıyla hazırlanan ilâçlar, kalp krizinden prostata kadar birçok hastalık için kullanılıyor. Akciğer ve böbrek rahatsızlığı, kalp krizi, kemik erimesi, şeker hastalığı, prostat ve romatizma gibi birçok hastalığın tedavisi için kullanılan bitki çeşitlerine olan ilgi her geçen gün artıyor. Dünyadaki 93 bine yakın bitki çeşidinden 20 bini hastalıkların tedavisi için kullanılmaktadır. Türkiye’de ise 8 bin bitki çeşidinden ancak 500’ü hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır.
Asırlardır hastalıkların tedavisi için kullanılan bitkilerden istifade eden ve hastalıktan kurtulanların, diğer hastalara da tavsiye etmesi üzerine, bitki kullananların sayısı gittikçe artıyor.Hastalıklar için kullanılan aşağıdaki bitkilerin ve daha başkalarının, hiçbir yan etkisi bulunmuyor. Isırgan tohumu, karabiber, mürsafi, kırk kilit otu, papatya, ebegümeci, mersin yaprağı, kekik, zulumba ve üzerlik tohumu, lavanta, nane, biberiye, mısır püskülü, kiraz sapı, keten tohumu, meyan kökü, ravent çini, hayıt tohumu, gülyağı, zerdeçal, nar kabuğu, hardal tohumu, tere tohumu, böğürtlen çayı, ökseotu çayı, melisa çayı (oğul-otu), adaçayı, aslanpençesi çayı, civanperçemi, kınakına, kimyon, anason, revan kökü, safran, sakız, sinameki, tarçın, tiryak, vanilya, zencefil, Hindistan cevizi, kuru üzüm, mürdüm eriği, ardıç tohumu, ıhlamur, havlıcan, defne tohumu, eğir kökü, servi kozalağı, pelinotu gibi. Bu yazdığım bitkilerin birçoğu çok doğal olarak Karadeniz bölgesindeki İllerimizde ve de Rize ilimizde de mevcuttur. Fakat halkımızın çoğunluğunun bitki kültürü yok denecek kadar az olduğu için bu konuda bilgili ve bilinçli sayılmayız. Bölgemizdeki ve Rize ilimizdeki bitki florası mutlaka daha fazla vakit kaybetmeden kayır ve kontrol altına alınmalıdır. Ülkemizde ve bölgemizde de bitkilerden elde edilen ürünler ve tedavi yöntemleri ilgili resmi kurumlar tarafından daha sıkı kontrol ve denetim altına alınmalıdır. Bu konuda Merkezi Giresun’dabulunan ve Başkanlığını Sayın EkremYüce’nin yaptığı DOKAP’ınprojelerindenbirisi olan ”Endemik ve aromatik bitkiler” projesi ilgili bakanlık tarafından daha fazla zaman kaybettirtmeden hemen hayata geçirilmelidir diye düşünüyorum. Hepinize oldukça doğal, sağlıklı ve huzurlu ömürler diliyorum. (b.a.k.)