Ülkemizde ne zaman iyi bir ileriye atılım, yeni bir gelişme, huzur arama, kalkınma terörü tarama, problemleri çözme ve istenen bir ileriye gidişin başlangıcı sırasında eylemler, çatışmalar başlatılmakta, konular sabote edilmekte, huzurun bozulması için gerekli istenmeyen girişimler gündeme getirilmektedir. İlgililer tarafından da gerekli tedbirlerin alınmasında uygulanan metot ve cezalarda yeterli istenen uygulama yerine getirilmemektedir Meydana gelen olaylara ve eylemlere karşı belli bir planlı uygulama yapılmamakta, güç kullanma zamanının tespiti yeterli görülmemektedir. Bunlara karşı büyük bir çoğunluk da tedirgin olmakta ve sessizliğini devam ettirmektedir. Çok zaman kişiler ve sayılır elitler dahi yaptıkları hatayı inkar etmekte, yalan söylemekte, kaçak güreşmektedir.
Ne yazık ki. Ülkeyi idare edenler veya etmeğe kalkışan parti ve kuruluşlar, siyasi partiler bu eylemlere katılmakta, ortamı germekte, yapılan yeniliklere ve çözümlere karşı çıkmaktadırlar. Hatta, bu gibi eylemlere katılarak elebaşılık yapmakta, yol göstermekte, sonra da yaptıklarını inkara kalkışmaktadırlar.İşlediği suçu savunmakta ve yardımcı olduğunu, söylemektedir. Emniyet güçlerinin bir eyleme müdahalesi dahi suç sayılmakta, kişi olarak emniyetçinin kendisini savunması da haksız olarak nitelenmekte, güç kullandığı ifade edilmektedir. Bu tutum bir yanlış değerlendirmeyi gündeme getirmekte, kişi, eylemci tarafından kendisine yapılan tazyik, kavga ve zor kullanmada savunma hakkını kullandığı kabul görmemektedir. Bir eylemci emniyet yetkilisine güç kullanarak sopa ve kesici araçla saldırdığı zaman bunda da emniyet görevlisi nevsi müdafaa için karşılık vermesinde suçlu telakki edilmektedir.
Bir suç karşısında bulunan kişi zamanında yeterli cezasını görmeli ve anında gereği yapılmalı, bunu örnek görenler işleyecekleri suç ve eylemden uzak kalmalıdırlar. Silivri olaylarında, darbe suçlularına sahip çıkan ve onları koruyan, yargıya karşı eylem yapan kişilerin bir devlet içinde vekil olması da yakışık almamakta, ertesi gün, hatalarını anlayıp yaptıkları eylemde sessiz hareketleri ve kırıcı tutumlarından vazgeçtikleri görülmüş, daha sakin bir savunma yapmışlardır. Bu kişiler,ana muhalefet olarak milletine ve seçmenine darbe yapacak, onları öldürecek kişilere ve suçlulara sahip çıkmaları da ayrı bir düşünce tarzı olarak gündemi meşgul etmektedir. Dokunulmazlık zırhını kullanarak eylem yapanlar, suç işleyenler gerekli cezayı görmelidirler.
İnsanların ve ülkeyi idare edenlerin önemli zamanlarda ve tehlikeli anlarda iç ve dışa karşı birlik içinde olmaları, demokrasiyi yaşatmaları ve yaşamaları gerekmektedir.Şahsi görüş ve çıkarlarını ikinci planda tutmalı, makam ve mevki için halkının zararına davranışlardan sakınmalıdırlar. Siyasi parti temsilcilerinin bir birleri arasında meydana gelen tartışma ve anlaşmazlığın temelinde şahsi çıkarların bulunduğu, makam ve mevki sahibi olma isteği olduğu açık olarak bilinmelidir. Bir demokrasinin yaşanmasında en önemli etken, o demokrasinin yaşamasını sağlayan koruyucu kanunların harfiyen uygulanması ilke olası olmaktadır. Eylem gibi olayların, protestoların, yürüyüşlerin daha çok demokrasi uygulanan ülkelerde görüldüğü gözden kaçmamaktadır. Bunun tek nedeni uygulamada yeterli tedbirlerin alınmamış olması, gerekli cezaların uygulanmaması, halkın demokrasi anlayışının noksan oluşundan kaynaklandığı da unutulmamalıdır.
Bütün bu istenmeyen davranışlarda bulunanlar, milletin meclisini karıştıranlar gelecekte seçilmek için muhtaç oldukları seçmen ve halkından gerekli desteği bulamayacak, yaptıklarından nedamet duyacaklaradır. Her yetkili ve halkına muhtaç kişiler bunun bilincinde olmalıdırlar. Kişi, bir yetkili olarak koruyucu bariyerlerin üzerine çıkarak eylemcilere yol göstererek burası müsaittir ve buradan gelip içeri girin ifadesinde bulunarak eylemi desteklerken daha sonra da bunu inkar etmesi ve yalan söylemesi kendisi adına hiç yakışık almamaktadır. BU durum resimlerle tespit edilmiş ve zamanı gelince kendilerine sorulacağı da bilinmelidir. Ülkeyi idare edecek kişi her şeyden önce yalan ifadelerden şiddetle kaçınmalıdır. Bariyerleri yıkacak, sonra da biz yargıya destek veriyor ve adil yargıyı savunuyorduk diyecek. Bu ifadeye kimselerin inanmayacağı da ilgililerce bilinmelidir. Kişi, hiçbir zaman doğrudan ayrılmamalı, hatalarının özrünü yapmasının da bir erdem olduğunu bilmelidirler.