Bir yanı, başından kar eksilmeyen Kaçkarlar’a, bir yanı hırçınlığı dinmeyen Karadeniz’in deli mavisine bakan Rize’nin halkı her daim telaşlı, aceleci, atak, çalışkan ve esprilidir. Yörenin havası, toprağı, suyudur onları böyle yapan.
Erkekleri ne kadar denizciyse kadınları o kadar toprağa bağlıdır. Ve Rize’nin yamaçları ‘siyah beyaz fotoğrafları bile yeşile çalar’ deyimine uygun şekilde her zaman yeşildir. Rize’de çaydan önce yeşilin adı ‘mısır’ dır. Bundan başka Rize mandalinası ve portakalı etrafa nam salmıştır.
Çay, 1930’lu yılların sonunda Rize’ye gelir ve Rizeli’nin hayatını değiştirir. Doğuştan gurbetçi olan halk, bir kurtuluş ümidi olarak sarılır çaya. Adına bayramlar, çay demleme günleri ve festivaller tertiplenirdi. 1950 lı yıllarda Rize’de “Çay Demleme Töreni” düzenlenir ve toplanan ilk çaylardan çay demlenen çay konuklar Rize ilinin yöneticileri, davetliler ve üreticilerle birlikte içilirdi.
Dağ, taş gizemli yeşil yaprağın büyüsüyle kaplanınca iklim değişir. Zamanla toprağın aile içerisinde kardeşler arasında çok küçük parçalara bölününce ve ekonomik değeri düşünce geçimi karşılayamaz olur, Rizeli’ye yine gurbet yolları gözükür. Çay tarımı arkada kalanlarca yürütülür. Çay bayramları, Çay Demleme Günleri ve Çay Festivalleri tarih olur ve hoş seda olarak kalır.