Rize’ye iki çay müzesi fazla mı gelir, yoksa tam zamanı mı?
ÇAYIN MÜZESİ OLMAZ DİYENLER, PEYNİRİN MÜZESİNİ GÖRÜNCE NE DEDİ?
Kars’a ilk gittiğimde, “Peynir Müzesi mi? Hadi oradan!” diye içimden bir mırıldanmıştım. Sonra kapıdan girdim, tarih kokusunu aldım, emeği gördüm, hikâyeyi dinledim… “Helal olsun, olurmuş” dedim.
Şimdi aynı soruyu Rize için soruyorum:
Çayın müzesi neden olmasın? Hem de iki tane!
Rize Belediyesi’nin Millet Bahçesi içinde planladığı çay müzesi…
ÇAYKUR’un Ziraat Çay Bahçesi’ne kurmayı hedeflediği çay müzesi…
Bir şehir kendi kimliğinin üzerine ne kadar titrerse, geleceği o kadar berrak olur. Çay bu şehrin ekmeği, kültürü, türküsü, alın teri. O yüzden iki müze fazla değil; tam tersine şehrin vizyonuna yakışan bir zenginlik.
Bir dost telefonda heyecanla anlattı; eski vekil ve Rizespor başkanı Hasan Kemal Yardımcı. Heyecanı bana da geçti doğrusu. Bizim çayın hikâyesi öyle bir hikâye ki… Nostaljik ekipmanından demleme ritüellerine, tarladaki mücadelesinden sofralardaki sohbetine kadar her detayı müzeyi hak ediyor.
"Kimin kültürü kıymetliyse, onun müzesi olur."
OKU PROJESİ: KİTABI SAHNEYE TAŞIMAK KAÇ ŞEHRİN AKLINA GELİR?
İsmail Kahraman Kültür Merkezi’nde Rize’nin yeni nesil bir hamlesi vardı:
Okuyan ve Keşfeden Umutlar (OKU).
31 okul, 400 öğrenci, 31 öğretmen…
Bir kitap seçiliyor, yazar video mesajıyla bağlanıyor, çocuklar için sahnede canlandırılıyor. “Pera Palas’ta On Bir Gece” tiyatral şekilde oynandı; öğrencilerin gözlerindeki ışık bile projeyi anlattı.
Bu şehir çaya müze yaparken, çocuklara da kitapla hayatı gösteriyor. İyi ki böyle projeler var.
Çünkü: "Bir şehrin geleceğini, çocukların gözündeki merak belirler."
RİZELİ BİR ABİNİN HİKÂYESİ: DENİZİN HIRÇINLIĞINDAN ALMANYA’NIN SOĞUĞUNA…
Hayatın içinden çıkan bir hikâyeye denk geldim… Adını vermeyeceğim; söz verdim.
1990’ların yoksul ama samimi Rize’sinde yarım kalan bir aşk…
Marangoz Sedat’ın öldü bildiği sevdanın izini sürüp Almanya’ya kadar gitmesi…
Gurbet, ihanet, saklanan bir evlat, talaş kokusu, yağmur, sis, yürek sancısı…
Rize’nin kabaran dalgalarıyla Almanya’nın gri sokakları buluşuyor bir noktada.
Gerçekler ortaya çıktığında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Bu hikâye yakında geliyor…
Ve diyeyim ki:
"En keskin kavuşmalar, en derin yarımlıklardan doğar."
KALENDERCE
Rize’de bugün konuştuğumuz her şey aslında tek bir noktaya çıkıyor:
Bir şehir, kendi değerini ne kadar anlatırsa o kadar büyür.
Çayın müzesi olsun, kitabın sahnede hayat bulsun, bir marangozun aşk hikâyesi romanlaşsın…
Şehir nefes alır, şehir çoğalır, şehir umutlanır.
Aytekin KALENDER



















