Her zaman konuşulan cümleler ile başlamak istiyorum. “Artık çay yetmiyor; bir alternatif lazım buda turizmdir.” “Bölge insanının Rize’den göç etmemesi için sanayi lazım ama bu mümkün görünmüyor, o zaman bacasız sanayi turizmdir” diyerek başlıyoruz Rize için turizminin önemini anlatmaya.
Eskiye nazaran artık ülkemizde tatile gidenlerin yeni yerler keşfetmek isteyen kişilerin sayısı bir hayli arttı. Bunun yanında dış ülkelerden ülkemize gelen turist sayısı da azalmıyor sürekli azda olsa artıyor. Günümüzde tatil severler güneş, deniz, kumdan farklı alternatifler aramaya başladığı da bir gerçek. Her yıl aynı tatil planını yapmaktan sıkılan tatilcilere Rize olarak farklı bir seçenek sunuyoruz.
Gelecek beş yılda bu konuda talebin şimdinin en az beş katına hatta on katına yükseleceğini söylemek hayalcilik olmaz. Bunun için hazırlık yapmakta geç kaldık diyen var; tam zamanıdır diyende. Bir an önce yola koyulmanın vaktidir bence. Yoksa çevremizdeki iller bu konuda atacakları ciddi adımlarla Rize sadece gelip geçilen, günü birlik ziyaretler yapılan bir yer olarak broşürlerde ve zihinlerde kalacak.
Rize dik yamaçlı vadileri, 4 bin rakıma ulaşan dağları, buzul golleri, yem yeşil yaylaları, tarihi kemer köprüleri, kaleleri, tarihi evleri, coşkun akan dereleri ile çok özel bir turizm şehridir. Evet hepsi yanı başımızda. Peki bunları ne kadar paylaşıp ne kadar anlatabiliyoruz.
Konunun hemen başında öz eleştirimizi yapalım değil mi!
Rize turizmi ile ilgili maalesef bu güne kadar elle tutulur pek çok şey yapılmadı. Bunun için kim ne yapabilir, neler olmalı diye bir soru geliyordur aklımıza.
“Bütün Rizeliler hangi düzeyde olursa olsun kendilerini turizm gönüllüsü olarak addetmesi gerekiyor” Evet yani hepimize görevler düşüyor. Ben gazeteci olarak bu ilin imajına zarar verecek bir haberi kaleme almayacağım. Sen gelen misafiri bu ilden memnun ayırmak için iyi hizmet edeceksin. O kendisine sorulan adresi doğru tarif edecek yardımcı olacak.
Hemen bu noktada yine yanlışlarımıza değinip geçen yaz yaşadığım bir olaydan örnek vereyim. İlimizde ki trafiğin hali malum. Dışarıdan ilimize gelen bir yabancı şehre girdimi labirentten çıkmak için epey uğraşması gerekiyor. Cumhuriyet Meydanı’ndan Atatürk Caddesi’ne giren arkasında çantalar bavulları bulunan Denizli plakalı araç, Ziraat Bankası ara yoluna girmek istedi. Ama biraz geç kalınca bizim hemşerimiz kamyon sürücüsü az daha aracın üzerine çıkacaktı. Kornalarıyla şehir yankılanan kamyon sürücüsü aşağıya indi. Şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışan Denizli plakalı araç sahibine doğru bağırarak ilerledi. Arabasının içinde eşi çocukları olduğunu tahmin ettiğim toplam dört kişi bulunuyordu. Tedirginlikleri yüzlerinden okunuyordu. Adam buranın yabancısıyım tam bilmiyorum nereye gideceğimi özür dilerim demesini dinlemeden aracından hiç inmeyen adama bizim hemşerimiz saydı da saydı. Adamı bırakın Rize’ye geldiğine tatile çıktığına dahi pişman etmiştir. Bir sürü kalabalık toplandı bir anda. Adama dur yapma olabilir dediysek de hiç duymadı. Misafir sürücü ‘ne büyük hata yaptım’ diyerek yavaşça gitti yoluna. Bu ilimizde yaşanan hazin hikayelerden sadece biri. Herkesin turizm ve olumsuzluklar adına anlatabileceği bir çok anısı vardır maalesef.
Yani eğer turizm kenti olmak istiyorsak her bireye iş düşüyor. Herkes bir şeyler yapacak güce sahip ama bu işten asıl sorumlu olanlar kurumlar, turizm işletmeleri ve sivil toplum kuruluşları. Şu an turizm konusunda kurumların standart yaptıkları tanıtımlar, denetlemeler, bilgilendirmeler dışında başka bir şey yapılmıyor. Turizm işletmelerinin çoğu standardı koruyarak sadece müesesesiyi açık tutmanın telaşındalar. Bir çok işletmenin internet sayfası bile yok. Burada yeri gelmişken turizmin en önemli ayağından biri olan işletmelere birkaç söz söylemeden geçmeyelim. Kaliteli iyi hizmet maalesef genele bakıldığında çok düşük. Tesislerin yeterliliği, temizliği, sunumu, hizmet anlayışı maalesef yetersiz. Bu konuda yine devlet yetkililerine, turizmin içinde bulunanlara önemli görevler düşüyor. Turistin Rize’ye geldiğinde uğrayabileceği her yere bir çeki düzen vermemiz şart.