ÜSLUP MESELEZİ

Ceyhun KALENDER Ceyhun KALENDER
  • 0
  • 0
  • 2488

“Türk gibi kuvvetli” derler Avrupa’da. Elbette burada kastettikleri Türklerin bilek gücüdür, beyin gücü değil…

Oysa batının kaba, yapay ve sadece fiziki güce dayanan kahramanlarının yanında, bizim daha çok keskin zekâ ürünü ve düşündürücü ifadeleri kullanan, nüktedan insanları kahramanlaştırdığımız görülmüştür. Nasrettin Hoca, Hacivat-Karagöz, Keloğlan, Karadenizli Temel zekalarıyla, fıkralarıyla ve nüktedan ifadeleriyle bizim halk kahramanlarımız olmuşlardır. İlk etapta bu kahramanlar aklımıza gelse de aslında Anadolu’nun her ilinde, her köyünde bir Nasrettin Hoca bir Hacivat-Karagöz vardır.

Osmanlı’da padişahların bir emirle kelle aldırdığı dönemde dahi, toplumdaki düşünürlerin padişahları eleştirmesi ve ya onlara karşı verdikleri hazır cevaplar, toplumumuzun genlerindeki bu nüktedanlığı gösterir.

Yine topluma yön veren “Kim olursan ol yine gel.” diyen Mevlana, “Bir kez gönüI yıktın ise bu kıIdığın namaz değiI, yetmiş iki miIIet dahi eIin, yüzün yumaz değiI.” diyen Yunus Emre, “EIine, beIine, diIine sahip ol.” diyen Haci Bektaşi Veli’nin yanında atasözlerimizde, özlü sözlerimizde, deyişlerimizde  vurgu hep aynıdır: Sevgi, dürüstlük ,samimiyet, alçak gönüllülük, kalp kırmamak…

Cumhuriyetin ilk yıllarında, tek partili dönemde dahi siyasilerin konuşmalarında  bir incelik, bir nezaket vardı. Millet Partisi’nin siyasi arenada var olmaya çalıştığı bir dönemde,Osman Bölükbaşı’nın nükteli meclis konuşmaları, taraflı tarafsız herkes tarafından hala  toplumda örnek gösterilir. Siyasi çekişmelerin en yoğun yaşandığı 12 Eylül öncesi liderleri, aralarında geçen konuşmalarda, hiçbir zaman saygı duvarını aşmazlardı. Olağanüstü şartların yaşandığı bu dönemde bile bu liderlerin aynı anda katıldıkları açık oturumlar, saatlerce sürebiliyordu ve hiçbir tatsızlık olmadan da sonuçlanabiliyordu.

Toplum hayatında da konuşmalar, atışmalar ve tartışmalar bir nezaket içerisinde yapılırdı. Düğünlerimizdeki atışmalarda en ağır sözler bile nükteli bir biçimde ifade edilirdi ve bundan kimse alınmazdı.

Belki fazla okuyan bir toplum değildik, ancak sözlü kültürümüz ve ifademiz oldukça gelişmişti. Her ortamda laf ustalarına, şairlere büyük hürmet gösterilirdi. Düğünlere-derneklere, bayramlara bu insanların sohbetleri, türküleri, atışmaları tat verirdi.

Ancak son yıllar içerisinde durum biraz farklılık gösterdi. Türk’ün ağzındaki nezaket ve nükteli ifadelerin yerini daha yavan, kırıcı, ahlak ve görgü kurallarını zorlayan sözler aldı.

Özellikle siyasilerin birbirlerine yaptıkları aşağılayıcı hakaretlerin yanında, toplum olarak da siyasiler tarafından pek alışık olmadığımız sözlere muhatap olduk.

Millet vekilleri, iş adamları, ileri gelenler! ülkenin bütün imkanlarını kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmaları, yedi cetlerini garanti altına almış olmalarından çok, bu aşağılayıcı sözlerdi asıl dokunan…Erzurum’da eşkıyalar tarafından  evi soyulup hem de dövülen bir vatandaşın  dediği gibi, “Tamam madem çalırsın  öyleyse ne diye vurırsın…”

Bu tür sözler, birilerine övgü gibi gelse de birilerine hakaret gibi gelmesi, cumhuriyetle birlikte kat ettiğimiz insana saygı, vatandaşlık ve insan hakları seviyesiyle alakalıdır.

Oysa insan tek şey ister hayatta, insan yerine konulmak ister…”Gölge etme başka ihsan istemem.” diyen Diyojen misali…

Özellikle de cumhuriyetle birlikte, sosyal hukuk devleti anlayışını benimsememiz ve vatandaş! olabilme çabaları içerisinde, bu sözlere muhatap olmak daha bir üzücüdür.

Elbette vatandaş olabilenlere…

Aslında eleştirideki kabalık ve hakaret, eleştirinin ve tartışmanın amacına ulaşmadığını gösterir. Bu tür konuşmalar, sadece sizin gibi düşünenleri mutlu eder, diğer kesimlerde ise nefret uyandırır. Çünkü insan, düşünceden ziyade hakaretlerin etkisinde kalır ve misliyle cevap vermek ister.

Değerli dostlar!

Her şeye rağmen biz, ağzımızdan nezaket ve saygı sözcüklerini eksik etmeden konuşalım. En ağır eleştirileri yaparken bile…

Saygılarımla…Hoşça Kalın…

 

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye'nin Özelleştirme Politikası ve Kaybolan Değerler

  • 0
  • 0
  • 2442

SİVİL TOPLUM

  • 0
  • 0
  • 5536

DERE NEREDE?

  • 0
  • 0
  • 5324

ENGELLİ VATANDAŞLARIMIZI ANLAMAKLA YÜKÜMLÜYÜZ

  • 0
  • 0
  • 5307

ÇAY DEYİP GEÇMEYİN!

  • 0
  • 0
  • 2650

KÜRESEL ISINMA NEDİR?

  • 0
  • 0
  • 3600

İNSANLIĞIN KORKULU RÜYASI SALGIN HASTALIKLAR

  • 0
  • 0
  • 5902

BU KİBİR, BU İNAT, BU HASET NEDEN?

  • 0
  • 0
  • 4397

SATMAKLA DA BİTMEZ Kİ!

  • 0
  • 0
  • 2555

TURAN NEDİR?

  • 0
  • 0
  • 3438

ANLAMLI SORULARA ANLAMLI CEVAPLAR

  • 0
  • 0
  • 3455

TÖRE

  • 0
  • 0
  • 2850

HAYDİ BİR KIYAMET KOPARALIM!

  • 0
  • 0
  • 3394

KIRMIZI IŞIK

  • 0
  • 0
  • 3464

NASIL BİR SENDİKA?

  • 0
  • 0
  • 9319

ETİ SENİN KEMİĞİ BENİM

  • 0
  • 0
  • 2685

HEM PERHİZ HEM DE LAHANA TURŞUSU

  • 0
  • 0
  • 2371

BU NE PERHİZ BU NE LAHANA TURŞUSU!

  • 0
  • 0
  • 2364

EĞİTİMİN RUHU

  • 0
  • 0
  • 2443

ÇAY,ZİHNİ DERİN VE ATATÜRK

  • 0
  • 0
  • 8421

BU ADAM BENİM DEDEM

VE BU VATAN İÇİN CANLARINI VEREN DEDELERİMİZ…

  • 0
  • 0
  • 5593

RAMAZAN-I ŞERİF AŞKINA

  • 0
  • 0
  • 3631

BABALAR GÜNÜ ANISINA:ÜÇ KALENDER İNSAN

  • 0
  • 0
  • 2788

YENİLERİ GELSİN!

  • 0
  • 0
  • 3211

İNSAN HAYATI VE DEVLETİN ÇEVRECİLİĞİ

  • 0
  • 0
  • 2160

BATI FAŞİZMİ VE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

  • 0
  • 0
  • 2290

ÜSLUP MESELEZİ

  • 0
  • 0
  • 2488

SENDİKA NE İŞE YARAR

  • 0
  • 0
  • 3270

DEVLET BABA

  • 0
  • 0
  • 2569

KİM KAZANDI?

  • 0
  • 0
  • 2323

BİZİM SİYASETİMİZ:YEŞİL ALTIN

  • 0
  • 0
  • 1845

BİZİM KÖYÜN DELİLERİ

  • 0
  • 0
  • 2782

BIRAK CAHİL KALSIN

  • 0
  • 0
  • 2424

SU! ŞAKAYA GELMEZ!

  • 0
  • 0
  • 2406

BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN?

  • 0
  • 0
  • 2752

EĞİTİM ŞART DA...

  • 0
  • 0
  • 3563