Ceyhun KALENDER

ÜSLUP MESELEZİ

  • 0
  • 0
  • 1833

“Türk gibi kuvvetli” derler Avrupa’da. Elbette burada kastettikleri Türklerin bilek gücüdür, beyin gücü değil…

Oysa batının kaba, yapay ve sadece fiziki güce dayanan kahramanlarının yanında, bizim daha çok keskin zekâ ürünü ve düşündürücü ifadeleri kullanan, nüktedan insanları kahramanlaştırdığımız görülmüştür. Nasrettin Hoca, Hacivat-Karagöz, Keloğlan, Karadenizli Temel zekalarıyla, fıkralarıyla ve nüktedan ifadeleriyle bizim halk kahramanlarımız olmuşlardır. İlk etapta bu kahramanlar aklımıza gelse de aslında Anadolu’nun her ilinde, her köyünde bir Nasrettin Hoca bir Hacivat-Karagöz vardır.

Osmanlı’da padişahların bir emirle kelle aldırdığı dönemde dahi, toplumdaki düşünürlerin padişahları eleştirmesi ve ya onlara karşı verdikleri hazır cevaplar, toplumumuzun genlerindeki bu nüktedanlığı gösterir.

Yine topluma yön veren “Kim olursan ol yine gel.” diyen Mevlana, “Bir kez gönüI yıktın ise bu kıIdığın namaz değiI, yetmiş iki miIIet dahi eIin, yüzün yumaz değiI.” diyen Yunus Emre, “EIine, beIine, diIine sahip ol.” diyen Haci Bektaşi Veli’nin yanında atasözlerimizde, özlü sözlerimizde, deyişlerimizde  vurgu hep aynıdır: Sevgi, dürüstlük ,samimiyet, alçak gönüllülük, kalp kırmamak…

Cumhuriyetin ilk yıllarında, tek partili dönemde dahi siyasilerin konuşmalarında  bir incelik, bir nezaket vardı. Millet Partisi’nin siyasi arenada var olmaya çalıştığı bir dönemde,Osman Bölükbaşı’nın nükteli meclis konuşmaları, taraflı tarafsız herkes tarafından hala  toplumda örnek gösterilir. Siyasi çekişmelerin en yoğun yaşandığı 12 Eylül öncesi liderleri, aralarında geçen konuşmalarda, hiçbir zaman saygı duvarını aşmazlardı. Olağanüstü şartların yaşandığı bu dönemde bile bu liderlerin aynı anda katıldıkları açık oturumlar, saatlerce sürebiliyordu ve hiçbir tatsızlık olmadan da sonuçlanabiliyordu.

Toplum hayatında da konuşmalar, atışmalar ve tartışmalar bir nezaket içerisinde yapılırdı. Düğünlerimizdeki atışmalarda en ağır sözler bile nükteli bir biçimde ifade edilirdi ve bundan kimse alınmazdı.

Belki fazla okuyan bir toplum değildik, ancak sözlü kültürümüz ve ifademiz oldukça gelişmişti. Her ortamda laf ustalarına, şairlere büyük hürmet gösterilirdi. Düğünlere-derneklere, bayramlara bu insanların sohbetleri, türküleri, atışmaları tat verirdi.

Ancak son yıllar içerisinde durum biraz farklılık gösterdi. Türk’ün ağzındaki nezaket ve nükteli ifadelerin yerini daha yavan, kırıcı, ahlak ve görgü kurallarını zorlayan sözler aldı.

Özellikle siyasilerin birbirlerine yaptıkları aşağılayıcı hakaretlerin yanında, toplum olarak da siyasiler tarafından pek alışık olmadığımız sözlere muhatap olduk.

Millet vekilleri, iş adamları, ileri gelenler! ülkenin bütün imkanlarını kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmaları, yedi cetlerini garanti altına almış olmalarından çok, bu aşağılayıcı sözlerdi asıl dokunan…Erzurum’da eşkıyalar tarafından  evi soyulup hem de dövülen bir vatandaşın  dediği gibi, “Tamam madem çalırsın  öyleyse ne diye vurırsın…”

Bu tür sözler, birilerine övgü gibi gelse de birilerine hakaret gibi gelmesi, cumhuriyetle birlikte kat ettiğimiz insana saygı, vatandaşlık ve insan hakları seviyesiyle alakalıdır.

Oysa insan tek şey ister hayatta, insan yerine konulmak ister…”Gölge etme başka ihsan istemem.” diyen Diyojen misali…

Özellikle de cumhuriyetle birlikte, sosyal hukuk devleti anlayışını benimsememiz ve vatandaş! olabilme çabaları içerisinde, bu sözlere muhatap olmak daha bir üzücüdür.

Elbette vatandaş olabilenlere…

Aslında eleştirideki kabalık ve hakaret, eleştirinin ve tartışmanın amacına ulaşmadığını gösterir. Bu tür konuşmalar, sadece sizin gibi düşünenleri mutlu eder, diğer kesimlerde ise nefret uyandırır. Çünkü insan, düşünceden ziyade hakaretlerin etkisinde kalır ve misliyle cevap vermek ister.

Değerli dostlar!

Her şeye rağmen biz, ağzımızdan nezaket ve saygı sözcüklerini eksik etmeden konuşalım. En ağır eleştirileri yaparken bile…

Saygılarımla…Hoşça Kalın…

 

Yorum Yap

Yazarın Diğer Yazıları

SİVİL TOPLUM

  • 0
  • 0
  • 3469

DERE NEREDE?

  • 0
  • 0
  • 4057

ENGELLİ VATANDAŞLARIMIZI ANLAMAKLA YÜKÜMLÜYÜZ

  • 0
  • 0
  • 4193

ÇAY DEYİP GEÇMEYİN!

  • 0
  • 0
  • 1511

KÜRESEL ISINMA NEDİR?

  • 0
  • 0
  • 2454

İNSANLIĞIN KORKULU RÜYASI SALGIN HASTALIKLAR

  • 0
  • 0
  • 4836

BU KİBİR, BU İNAT, BU HASET NEDEN?

  • 0
  • 0
  • 3170

SATMAKLA DA BİTMEZ Kİ!

  • 0
  • 0
  • 1443

TURAN NEDİR?

  • 0
  • 0
  • 2105

ANLAMLI SORULARA ANLAMLI CEVAPLAR

  • 0
  • 0
  • 2419

TÖRE

  • 0
  • 0
  • 1718

HAYDİ BİR KIYAMET KOPARALIM!

  • 0
  • 0
  • 2334

KIRMIZI IŞIK

  • 0
  • 0
  • 2084

NASIL BİR SENDİKA?

  • 0
  • 0
  • 8286

ETİ SENİN KEMİĞİ BENİM

  • 0
  • 0
  • 1492

HEM PERHİZ HEM DE LAHANA TURŞUSU

  • 0
  • 0
  • 1230

BU NE PERHİZ BU NE LAHANA TURŞUSU!

  • 0
  • 0
  • 1320

EĞİTİMİN RUHU

  • 0
  • 0
  • 1297

ÇAY,ZİHNİ DERİN VE ATATÜRK

  • 0
  • 0
  • 7100

BU ADAM BENİM DEDEM

VE BU VATAN İÇİN CANLARINI VEREN DEDELERİMİZ…

  • 0
  • 0
  • 4507

RAMAZAN-I ŞERİF AŞKINA

  • 0
  • 0
  • 3025

BABALAR GÜNÜ ANISINA:ÜÇ KALENDER İNSAN

  • 0
  • 0
  • 2066

YENİLERİ GELSİN!

  • 0
  • 0
  • 2540

İNSAN HAYATI VE DEVLETİN ÇEVRECİLİĞİ

  • 0
  • 0
  • 1518

BATI FAŞİZMİ VE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

  • 0
  • 0
  • 1668

ÜSLUP MESELEZİ

  • 0
  • 0
  • 1833

SENDİKA NE İŞE YARAR

  • 0
  • 0
  • 2613

DEVLET BABA

  • 0
  • 0
  • 1816

KİM KAZANDI?

  • 0
  • 0
  • 1647

BİZİM SİYASETİMİZ:YEŞİL ALTIN

  • 0
  • 0
  • 1296

BİZİM KÖYÜN DELİLERİ

  • 0
  • 0
  • 1999

BIRAK CAHİL KALSIN

  • 0
  • 0
  • 1812

SU! ŞAKAYA GELMEZ!

  • 0
  • 0
  • 1714

BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN?

  • 0
  • 0
  • 2058

EĞİTİM ŞART DA...

  • 0
  • 0
  • 2892