Mehmet Salih Şamlıoğlu, Musa Dal, Yavuz Şimşek, Güngör Ketenci, Ali Telci, Recep Ali Ayvaz, Cevat Öztürk, Tuncay Mataracı, Muharrem Kürkçü, Bahattin Coşkun, Dündar Akdeniz ve diğerleri. Herhalde o zamanlar profesyonellik olsaydı, şampiyonluğu kimseye kaptırmazdık. Bu çamurdan çocukların kurduğu Rizespor'da birer çamur çocuktan ibaretti. Yine para yok ama yine ruh vardı. 1979-80 sezonunda Türkiye birinci liginde Rizespor'u 5. sıraya taşıyan muhteşem kadronun mimarlarıydılar. Tuncay Mataracı ile yaptığımız söyleşide geçmişe yol alıyoruz.
Çocukluğunuzdan, futbola başladığınız yıllardan söz eder misiniz?
1935 yılında Rize'de doğdum. Daha okula başlamadan ağaç kavunu toplarımızla mahalle aralarında maç ederdik. Ya da yamalı toplarla... Buhitin’in Düzü'nde (şimdiki Tevfik İleri Meslek Lisesi'nin olduğu yer), o zamanın Şarkspor ve Halkspor'un da oynayan Uzun Yusuf'ları, Kazım Kartal'ları seyrederek futbolu öğrendik. Ortaokul son sınıfta okurken, 1948 yılında Güneşspor'a girdim. Şimdiki Ticaret Lisesi'nin olduğu yerde ve bugünkü Atatürk Stadyumu'nda maç yapardık. Lisede devam ederken bir maçta çıkan kavga sonucu (1952), Trabzon'a sürgüne gittim. Orada da Trabzon İdman Gücü ve Trabzon Lisesi'nde oynadım. Aynı zamanda voleybol, hentbol, atletizmde de yer aldım. 1956 yılında geri döndüm. 1960 yılında askere gittim. Geri döndüğümde Güneşspor'da yöneticilik yapmaya başladım. O zaman bizimle olan Muharrem Kürkçü, Atıf Taviloğlu, Yılmaz Arayıcı, Nafiz Can ayrılıp yeşil- sarı renklerle Rizespor'u kurdular. Ne zaman ki profesyonellik, söz konusu oldu. Güneşspor, Fener Gençlik ve Rizespor'u birleşip, 1968'de bugünkü Rizespor'u kurduk.
Kuruluş yıllarının, profesyonelliğe geçişin tanığısınız. O yılları anlatır mısınız?
Rizespor'un Kuruluş hikâyesini bazılarınız bilebilir ama çekilen zorlukla ancak yaşayanlar bilir. Bu yolda servetini bitirenler oldu. Bizler yokluklarla ayakta durmaya çalıştık. Üç büyüklerin hep korkulu rüyası olduk. Tarihe altın harflerle geçen futbolcularımız oldu. Hiçbir şeyimiz yoktu ama ruhumuz vardı. O devirlerde futbol, Türkiye'de de bir başkaydı. Herkes kardeşlik ve dostluk çerçevesi içinde canla başla mücadele ederdi. O zamanlar İstanbul'da böyle stadyumlar yoktu. Maçlar İnönü'de olurdu. Bütün rakip takımların taraftarları olurdu. Büyük bir coşkuyla tribünler inlerdi. Şimdi küfürlerle inliyor. Bizim başımıza yağmur yağardı, şimdi taş yağıyor. Köroğlu'nun 'Delikli yani tüfek icat oldu mertlik bozuldu misali, profesyonellik icat oldu futbol bozuldu.
Spordan siyasete geçiş nasıl oldu?
1969'da Adalet Patisi'nden aday oldum. O zamanlar ön seçim vardı. Seçim sistemine göre kazanmıştım ama ilçelerden gelen oylarla kaybettim. Adalet Partisi, merkezde elde ettiğim başarıdan dolayı benim önümün açık olduğunu gördüler ve il başkanı yaptılar. 1973'de tekrar aday oldum. 600 oyla kazanmama rağmen, partideki bölünmeler nedeniyle parlamentoya giremedim. 1977'de tekrar aday olduğumda 57.300 oyla Rize'nin şuandaki nüfusu göz önüne alındığında bu büyük bir oydur, parlamentoya girdim. 1978'de Gümrük Bakanı oldum. 1980'de de darbe oldu. Darbeden iki-üç ay sonra Tuncay Mataracı, hapse girdim. Olmayan Anayasa'yla yargılandım. Tıpkı daha önceki darbelerdeki gibi kararı çoktan belli olan mahkemelerde yargılandım.
Son olarak ilave etmek istediğiniz bir şey var mı?
Türk sporuna gelince, özellikle futbol spordan uzak bacasız sanayi oldu. Trilyonlarca paranın döndüğü bu sektörde ne yazık ki eski tat kalmadı. Çünkü yabancılaştık. Taraftarda değişti. 'Kimde suç?' diye bakmadan herkes biraz suçu üzerine alıp, liglerin tekrar o eski ruhuna kavuşması için gerekli gayreti sarf etmeli. Paradan çok takım ruhunun önemini Galatasaray'ın şampiyon olmasıyla gördük. Diğer takımlarda Özellikle Çay kur Rizespor'umuz bu ruhla savaşmalıdır. Özellikle kendi çocuklarımızdan kurulan bir kadroyla yola devam edilmeli. Çaykur Rizespor gibi bütün kulüpler altyapıya dönmeli ve kurumsallaşmalıdır. En önemlisi de kulüp başkanından teknik kadroya, futbolcudan taraftara kadar herkes futbolun seyirlik güzel bir spor olduğunu unutmamalıdır. Bu bütün takımlar için geçerlidir. Sayın Ekrem Cengiz kardeşimiz, işinden ödün vererek Çaykur Rizespor için mücadele ediyor. Herkes her şeyi söylediği için benim ekstra söyleyebileceğim bir şey yok ama hep söyledik, söylemeye de devam edeceğiz; Çaykur Rizespor hepimizindir. Büyük başarılar elde etmek için kenetlenmeliyiz. Komşumuz Trabzon'a bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. 7'den 77'ye herkes Çaykur Rizespor'lu olmalıdır.
Tuncay Mataracı, 17 Aralık 2020'de Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi'nde COVID-19 nedeniyle 85 yaşında vefat etti. Cenazesi ertesi gün Teşvikiye Camii'nde öğle namazına müteakip devlet töreninin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki aile kabristanlığında toprağa verildi.
KAYNAK: ‘’Bütün Yönleriyle Rize Spor Tarihi’’ Fatih Sultan Kar.