Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1937'de Rize'nin Tophane mahallesinde doğdum. Askerlikten sonra Rize'de iş hayatına atıldım. 1978 senesine kadar Rize'de demir çimento işi ve müteahhitlik yaptım. On yılı aşkın süreyle Çayeli Yaka deresinden Yitaş'ın sahibi Rıza Taştan (rahmetli) ile ortak iş yaptım. 1978'den bu yana otuz yıldır da İstanbul'dayım. Yüzün üstünde işçi istihdam eden asfalt, alt yapı ve ocak işi yapan şirketin yüzde elli sahibiyim. Diğer ortaklarım da yine aileden. Zaten yaşımız yetmişi geçti. İşin başında da çocuklarım var artık. Ben senede en az on defa Rize'ye gelip giderim. Rize'nin havasını almadan İstanbul'da bir aydan fazla duramam. Yapı olarak da hareketli olduğumdan ofiste bile uzun süre duramam. Her Rizeli gibi memleketimi çok seviyorum. Ben bir Rize aşığıyım. Rize'yi görmeden mümkün değil yaşayamam.
Mataracı ailesi Rizespor ile bir bütünleşmiş bir isim. Siz Rizespor ile ne zaman ve nasıl tanıştınız?
Benden ziyade ağabeyim Tuncay Mataracı ile amcaoğulları Mehmet Ali ve eski eğitimci Hüseyin Mataracı Rizespor'un kurulduğu yıllarda Rize futbolunun ve gelişmelerin içinde yer aldılar. Onlar henüz Rizespor kurulmadan Rize'de futbol oynamış isimler. Tuncay ağabeyim Rizespor'un kuruluşunda aktif görev üstlendi ve ilk takımda futbol oynadı. Benim Rizespor ile tanışıklığım aslında uzaktayken oldu. 1978 yılında Rizespor sevdalısı yönetici arkadaşlar, biz İstanbul'dayken beni Rizespor'a başkan seçtiler. Ben de olanca gücümle bu teveccühe layık olmaya çalıştım. Ben Rize gibi Rizespor'u da çok seviyorum. O kadar ki adının geçtiği yerde kaşık elimden düşer.
Sizin başkanlığınız sürecinde Rizespor nasıl bir Rizespor'du?
Bizim zamanımızda her şey bugünkünden farklıydı. Rize'nin nüfusu giriş tabelasında 40 bin olarak yazıyordu. Böyle imkânlar yoktu. O zamanki yönetim kadrosunda bugünkü gibi gençler pek azdı. Bahattin ağabeyimiz eczacı, emekli subaylıktan ayrılma bir ağabeyimizdi. O zamanla bugün arasında fevkalade farklar vardır hem maddi hem manevi yönden. Bunları her Rizeli yaşamıştır. Geriye döndüğün zaman bu tabloyu görürsün zaten. Ama Rizespor bugün fevkalade bir noktadadır. Bugün içinde bulunduğu durum fevkalade memnuniyet vericidir. Örneğin tesisler. Geçmişte görev yapan yöneticiler karınca kararınca ellerinden geleni yaptılar, Rize'de futbolun gelişmesi için imkânlarını seferber ettiler. Rizespor'da başkanlık bir bayrak yarışıdır. Ben bana verilen bu bayrağı büyük bir onurla taşıyarak bu güzide kulübün dördüncü başkanı oldum. Bunun gururunu her zaman taşıyacağım.
Görev yaptığınız dönemin bazı zorlukları vardı şüphesiz. Nelerdi bunlar?
O dönemde bir kere para sıkıntısı vardı. Bunu bizim gibi bizden önce de yaşadılar. En büyük sıkıntı buydu. Ben zannetmiyorum ki o dönem futbolcuların iki takım ayakkabısı, iki takım eşofmanı, formasından başka bir üçüncü yedeği olsun. Bugün öyle mi? Bugün Rizespor'da her futbolcu bu malzemelerden en az üçer beşer tanesine sahiptir. Futbolcular canım yerlerde sabah kahvaltıları, akşam yemekleri yeniyor. Bugün dinlenme yerlere beş yıldızlı oteller. Bu bir nimettir.
Yönetim kadronuz kimlerden oluşuyordu?
Başkanı olduğum yönetim kurulu şu isimlerden oluşuyordu: Başkan: Köksal Mataracı (Tüccar), As Başkan: Hasan Kemal Yardımcı (Fabrikatör- Armatör), Genel Sekreter: Sedat Bıçakcı (Avukat), Genel Kaptan: Kemal Özkan (Tüccar), Muhasip - Veznedar: Hüseyin Akyıldız (Operatör Doktor), İdari Amir: Reşat Uçak (Eski Başkanlardan - Sendikacı), Amatör Şübeler Sorumsu: İsmail Hakkı Fırtına (Çay Fabrikası Müdürü ),Üyeler: Paşalı Alaman (Fabrikatör), Metin Akmehmet (Oto Galericisi), Ömer Bayar (Rize Belediye Başkanı), Nejat Ural (Çaykur Çay Paketleme Fabrika Müdürü), Alaattin Tüylüoğlu (Tüccar), Musatafa Zeki Rakıcıoğlu (Eski Başkanlardan Müteahhit), Tufan Rakıcı (Tüccar) ve İrfan Akaslan (Çay Fabrikası Müdürü).
Rizespor'da şöyle bir gelenek vardı. Daha önce başkanlık yapmış isimler daha sonra yönetimin farklı kademelerinde yer alabiliyordu...
Doğrudur. Ama ben ondan sonra yönetime istesem de giremezdim. Çünkü iş gereği İstanbul'da olmam gerekiyordu. Ama yüreğimle hep yanında oldum Rizespor'un. Her an her dakika, şu anda bile... Hani derler ya insanlar bazen yaşlılık döneminde bir gençleşir. Ben de genç bir Rizespor taraftarı kadar heyecanlıyım. Adım hep Rizespor için ön taraftadır. Gönlüm, içim öyledir ama gençlere yetişmenin imkânı yok tabii. Abim bu heyecanı hala koruyor. Güneşspor'da ve Rizespor'da futbolculuk yaptığı dönemdeki heyecanı bütün tazeliği ile duruyor. Rizespor'un kuruluşundan ikinci lige dahil edilmesindeki hak arayışına kadar bugün de hep Rizespor'un yanındadır. Böyle bir ağabeye sahip olmaktan çok mutluyum. Bunu alfabenin 28 harfiyle ifade etmem mümkün deği. Herşeyiyle kıvanç duyuyorum.
Siz de Güneşspor kökenlisiniz bildiğim kadarıyla...
Evet. Güneşspor bir okuldu. Çok futbolcular yetiştirdi. Şenol Birol, Sami Talı ve Yavuz Şimşek de Güneşspor formasını giymişlerdir. Tuncay ağabeyim de bu takımın değişmez elemanı idi. Şöyle geçmişi hatırlıyorum da. Ey gidi günler ey. Allah rahmet eylesin Şemsi Çepni ağabeyimiz, Ali Tufan, Osman Kumbasar bunlar futbol oynardı. Memedali Mataracı, Hüseyin Mataracı, Kapıcı İrfan Bilgin... O Beşiktaş'ta oynardı, Sedat onlar Fener Gençlik'te oynardı ondan sonra üçünün birleşmesinden Rizespor doğdu.
Rizespor camiasına bir mesajınız var mı?
Rizespor'da kısa bir başkanlık dönemim oldu. Ama sevgim çok büyük. Heyecanla takip ediyorum. Bütün Rizelileri sevgi ile kucaklıyorum.
KAYNAK: ‘’Bütün Yönleriyle Rize Spor Tarihi’’ Fatih Sultan Kar.