Türk futbolunun unutulmaz santrforlarından biridir Hasan Vezir. Rize At Meydanı'ndan Türk futbolunun zirvesine uzanan bir hikâyenin kahramanı aynı zamanda. Mantığını futboluna yansıtan, mücadeleci kimliğe sahip nadir golcülerden olan Hasan, 3 Mayıs 1989'da G.Saray ile F.Bahçe arasında oynanan Türkiye Kupası maçının kahramanı ve sarı- lacivertlilerin kurtarıcısıdır. F.Bahçe'yi, attığı 3 golle 3-0'lık mağlubiyetten 4-3'lük galibiyete taşıyan ve ardından G.Saray'a transfer olarak gündeme damgasını vuran. Hasan Vezir, futbol hayatı boyunca F.Bahçe, G.Saray, Rizespor, Trabzonspor ve Bakırköyspor, Kartalspor forması altında mücadele etti. 19 kez A, 4 kez ümit milli olmak üzere 23 kez milli takım formasını giydi. Yeşil sahaların unutulmaz golcüsü Türk futboluna teknik direktör olarak hizmet etmeye devam ediyor.
Küçük Hasan’ın hikâyesi nasıl başladı?
7 Eylül 1962 tarihinde Rize'de doğdum. Futbol ailemize yabancı değildi. Babam Mustafa Vezir Rizespor'un kuruluşunda ve ilk kadrosunda yer aldı. Kendisine dönemin meşhur takımlarından Beykozspor'dan transfer teklifi geldi. Dedem ona çok düşkündü. Müsaade etmedi, babamın Beykoz'a gitmesine. Ağabeyim Ali de Rizespor Amatör ve Esnafspor takımlarında futbol oynadı. Hal böyle olunca aile içi sohbetlerin ana konusunu da hep futbol oluşturdu. Ben de babam ve ağabeyim gibi mahallede konuşulmak istiyordum. Küçük Hasan, o günlere mücadeleler sonucu geldi. Ayrıca kardeşim Muharrem Rizespor'da uzun yıllar top koşturdu, kaptanlık yaptı, formasını terlettiği her takımda başarılı oldu. Yine küçük kardeşim Murat Rizespor'da futbol oynadı. Bir dönem Trabzonspor'un transfer gündemine geldi. Bir yıl futbola ara verdi. En küçüğümüz olduğundan olsa gerek, ben ona çok düşkünüm. Biraz nazlı büyüdüğü için futboldan koptu.
Futbolu meslek olarak seçmeye ne zaman karar verdiniz?
Bu durum öğrenim hayatınızı nasıl etkiledi? Futbolcu olma fikri bende ta ortaokul çağlarında ağırlık kazandı. O yüzden liseden sonra üniversite imtihanlarına girip de kazanamayınca benim için öğrenim hayatı noktalanmış oldu. Kendimi artık tamamen futbola vermeliydim ve de öyle yaptım. Zaten futbola olan ilgim okulumu aksatıyordu.
Futbolcu olarak hafızanızda yer etmiş isimler kimlerdir?
Şenol Güneş ağabey. Gerçek bir profesyonel. Kendi kavgasını çok iyi verir. Transfer döneminde yöneticilerle oturur, son kuruşuna kadar pazarlık eder. Sonra da bunun hakkını en iyi şekilde vermeye çalışır. Kısacası yaşayışı, mücadelesi ve davranışları ile saygı duyduğum bir profesyonel kişidir. Türkiye'de Cemil Turan, dışarıda Rummenigge. Her ikisi de teknik üstünlükleri olan futbolculardı.
Kendinizi nasıl bir futbolcu olarak tanımlarsınız?
Çabuk, süratli oyunu, yardımlaşmayı seven, iki ayağını bir kullanabilen, mükemmele yakın bir zamanlaması olan, sertliklerden yılmayan biri olarak tanımlarım. İlk futbolculuk deneyiminiz ve hocalarınızdan bahsetsek biraz... Futbola 1978 yılında Çaykurspor'da başladım. Çaykurspor o zamanlar bir okuldu. Rize sporuna çok yetenekler kazandırdı. Burada ilk hocam Erkan Birol idi. Kendisi Rize'nin yetiştirdiği yetenekli futbolculardandı. Örnek bir insandı. Bu vesile ile kendisini rahmetle anıyorum. Bir yıl sonra Rizespor genç takımına dahil oldum. Cesarettin Alptekin ve Cevat Öztürk hocalardan ilk futbol derslerini aldım. Yarına bakışım oldukça farklı idi. Ta o günlerde sadece At Meydanı mahallesinde değil bütün Rize'de herkes beni konuşsun istiyordum. Bu isteğim ilerleyen yıllarda gerçeğe dönüşüyor, sadece Rize değil tüm Türkiye futbolumu ve transferlerimi konuşur hale geliyordu, ama hiçbir zaman bu durum beni şımartmadı. Aksine sorumluluklarımı artırdı. 1980 yılında A takıma yükseldim. Tezcan Uzcan hocam Rizespor'un teknik direktörlüğü görevini yürütüyordu. Futboluma büyük katkıları oldu. İki sezon Rizespor'da başarıyla top koşturdum. Rizespor taraftarı beni çok sevdi ben de onları. Çünkü onlarla aynı topraklarda büyüyüp, aynı havayı soluyordum.
Rizespor'da unutamadığınız maçlar hangileridir?
1986-87 sezonunda Rizespor forması altında, son maçta deplasmanda Sakaryaspor'la oynuyorduk. Bu maçı mutlaka kazanmamız lazımdı. Yenilgi ve beraberlik halinde küme düşeceğiz. Son on beş dakikaya 3-1 yenik halde giriyoruz. Sonra öyle bir kenetleniyoruz ki üst üste attığımız gollerle maçtan 4-3 galip ayrılıyoruz ve Rizespor küme düşmekten kurtuluyor. Bir de futbol hayatımın en zor 90 dakikası dediğim bir maç var. Pazar günü şampiyonluk maçı için İskenderunspor'la karşılaşacağız. Maçtan iki gün önce babaannem vefat etti. Tezcan Uzcan hocam, "Hasan izinlisin" dedi. Oysa o maç Rizespor için çok önemliydi. "Oynayayım hocam" dedim ve maçı 2-1 kazandık. Maçın skorunu belirleyen gol benim ayağımdan gelmişti.
Rize'de sergilediğiniz futbol ve başarılarınız kısa sürede fark edilmenizi sağlamış olmalı?
Evet birçok takımdan transfer teklifleri aldım. 1983 yılında Trabzonspor'a transfer oldum. Bu transferin mimarı Ahmet Suat Özyazıcı idi. Kendisi sadece Trabzon değil Türk futbolu için büyük kazançtır. Trabzonspor'da dört yıl futbol oynadım. Bu dönem içinde lig ve kupa şampiyonlukları yaşadım ve mili takımda başarılı maçlar çıkardım. Transfer dönemi gelip çatmıştı. Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Karşıyaka'dan transfer teklifleri alıyordum. Yalnız o yıllarda Rizespor zor dönemlerden geçiyordu. Böyle bir zamanda bir Rizeli olarak memleketime hizmet etme duygusu ağır bastı. Buna bir de ailemin ve çevremin ısrarı eklenince 1987 yılında tekrar Rizespor'a döndüm. Bana takım kaptanlığı görevini vermişlerdi. Hüsnü Kürkçü ağabeyim futbolu bırakmıştı. Takıma ağabeylik yapsın düşüncesi ile yöneticilerimiz kendisine futbola ve Rizespor'a dönmesi yönünde çağrıda bulundu. O da taşın altına elini koyarak Rizespor'a döndü. Tekrar bize kaptanlık ve ağabeylik yaptı. Çok güzel günlerimiz oldu.
Derken Fenerbahçe maceranız başlıyor...
Sonunda Fenerbahçe Kulübü ile dört futbolcu (Orhan+ Onder+ B. Bilal+ Iskender) +125 milyon lira bonservis bedeli karşılığı anlaşma imzaladım. Bu transferden elime sadece 39 Milyon 500 bin lira geçti. Aslında bu buluşma iki yıl gecikmeli gerçekleşti. 1987-88 sezonunda Fenerbahçe ile prensipte anlaşmıştım, ancak bu transfer, dönemin Fenerbahçe teknik direktörü Yılmaz Yücetürk'ün anlaşılmaz engeline takılmıştı. Fenerbahçe'ye transferinizin ardından takıma büyük katkı sağlayarak 103 gollü şampiyonluğun önemli mimarlarından biri oldunuz.
Küçük Hasan'ı efsane yapan karşılaşmalardan 4-3'lük Fenerbahçe-Galatasaray maçı var. Ondan biraz söz eder misiniz?
3 Mayıs 1989'da oynanan o maç benim için tam bir dönüm noktasıydı. Futbol hayatımın en önemli maçıydı. Ilk yarıyı 3-0 yenik kapatmıştık. Kimse bizden galibiyet beklemiyordu. Devre arası soyunma odasında teknik direktörümüz Todor Veselinoviç, bizi maçı lehimize çevirebileceğimize inandırdı. Ikinci yarıda G.Saray'a 4 gol birden atarak tarihi bir başarıya imza attık. Bu başarıya 3 golle katkıda bulunmam beni ayrıca mutlu etti. Ömrüm boyunca unutmam mümkün değil. Zaten o maçı izleyen hiçbir futbolsever de bunu unutamıyor. O sezon Fenerbahçe forması altında 19 gol attım.
Fenerbahçe'den Galatasaray'a geçişiniz o dönem nasıl karşılandı?
Güzel bir sezon geçirmiştim. Fenerbahçe'de oynarken, Galatasaray'a karşı oynadığımız kupa maçında attığım ve skorun değişmesine neden olan üç gol de işin tuzu biberi olmuştu. Transferde Galatasaray'ın gündemine gelmiştim. Kendileri bana daha önce de talip olmuşlardı. Ergün Gürsoy ve Yurdaşen Karahasan, Galatasaray'ın transfer komitesinde yer alıyordu. Onlar benim transferimi çok istiyordu, ama ben önce kulübümle görüşeyim, sonra sizinle konuşurum diyordum. Onlar da bu duruma olumlu bakıyorlardı. Fenerbahçe'nin futbol şubesi sorumlusu Metin Aşık'tı. Fenerbahçe'den ayrılmama neden oydu. Ben Fenerbahçe'de kalmak istiyordum. Rıdvan, Aykut ile Oğuz'a 850 milyon lira verilirken bana 550 milyon öneriliyordu. Oysa ben bir sene önce adeta bedava gelmiştim Fenerbahçe'ye. Sadece 39 milyon 500 bin liraya imza atmıştım. Galatasaray bana 1 milyar 200 milyon ödedi. Ayrıca düğün masraflarımı da üstlendi. Fenerbahçe'nin teklif ettiği ücret Galatasaray’ın peşinatı kadardı.
Ergün Gürsoy ismi hayatınızda önemli bir yer tutuyor. Öyle görünüyor. Ergün Gürsoy bana her konuda yardımcı oldu. Oğluma onun ismini verdim. Galatasaray'da iki yıl futbol oynadım. Sonra yönetim değişti, gelen yönetim Ergün ağabeye muhalifti. Bana da Ergün Gürsoy'un adamı diye cephe aldılar ve benim Galatasaray'dan ayrılmama neden oldular. Galatasaray'da ilk sezonumda 13, ikinci sezonda gol attım. İkinci sezonumda Mustafa Denizli ana şans vermedi. İki kulüpte de güzel günlerim du. Fenerbahçe'de lig, Galatasaray'da kupa şampiyonlukları yaşadım.
Olay transfer futbol hayatınızı nasıl etkiledi?
Metin Aşık'ın tutumundan dolayı farklı bir şekilde gelişen transferin zararını ben gördüm. Şu anda antrenörlük yapıyorum. Ne Fenerbahçe'ye, ne Galatasaray'a, ne de Trabzonspor'a mal olamıyorum. Bir kulübe mal olmuş olsaydım çok daha iyi yerlere gelebilirdim. Arkadaşlarıma bakıyorum. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor lobisini kullanarak çok iyi yerlere gelebiliyorlar. Ben de bunu hak ediyorum diye inanıyorum. Daha önce görev yapığım takımlarda başarılarım da ortada. Neden önümüz açılmıyor bilemiyorum. Bize güvensinler. Rizespor'da yetişmiş eski futbolcular birer değerdir. Onlara sahip çıkıp şans verilmelidir.
Gatatasaray'dan sonra hangi takımlarda yer aldınız? Futbolculuğunuzun son durağı neresi oldu?
O dönem 1.ligde yer alan Bakırköyspor'da üç yıl, Adanaspor'da bir yıl, Karabükspor'da iki yıl futbol oynadım. Karabükspor'u 2.ligden 1.lige çıkarmanın mutluluğunu yaşadık. Futbolu bırakma kararı almıştım. Hatta ligler başlayalı altı ay olmuştu. Adnan Dinçer, Kartalspor'da oynamam yönünde ısrarlı davrandı. “Sen sahada dur, yeter" dedi. Kıramadım. Futbolculuğumun son durağı Kartal oldu. Futbolu bıraktınız, ama futboldan kopamadınız...
Evet futbol sahalarının tozunu bir kere yuttunuz mu kopamıyorsunuz. İlk antrenörlük deneyimimi Karabükspor'da yaşadım. Küme düştü, düşecek denen takımla sezonu dördüncü olarak tamamladık. 2002-03 sezonunda Çorluspor'da görev aldım. Burada sistemli bir çalışma ile Çorluspor'u 3.ligden 2.lige taşıdık. 2003-04 sezonunda Kasımpaşaspor'u çalıştırdım. 2004-05 sezonunda Pazarspor'u 3.ligden 2.lige çıkardık ve 2.ligde Pazarspor'da altı ay görev yaptım.
Babanız, siz ve kardeşleriniz... Aile boyu futbolcusunuz. Çocuklarınızda bu anlamda bir ışık görüyor musunuz?
İki oğlum var. Ergün 15, Emre 4 yaşında. Ergün şu anda Selimiyespor alt yapısında futbol oynuyor. Yetenekli ama eksikleri var. O eksiklerini tamamladığında Türk futbolu büyük bir yıldız kazanacak kanısındayım.
KAYNAK: ‘’Bütün Yönleriyle Rize Spor Tarihi’’ Fatih Sultan Kar.