İnsan fıtratı gereği ölmek, daha doğrusu yok olmak istemiyor. Bu yaşama duygusu kendiliğinden oluşmadı! Bizi yaratıp, bu dünyaya gönderen, bu duygumuzu yerli yerine yerleştirdi. Ve bu istek sadece insana verilmiştir. Her şeyin bir karşılığı olduğuna göre, bu duygunun da bir karşılığı olmalı! Neden bu girişi yaptım? Geçen günlerde bir TV kanalında “İnsanın Ölümsüzlük Arayışı” ve de “İnsan Geleceğini Arıyor” diye bir program vardı. Kendine bir takım sıfatlar takılmış kişiler bu konuyu tartıştılar. O kişilere bir taraftan acırken, diğer taraftan acınacak acı hallerini düşünüp, Müslüman olduğuma bir kez daha şükrettim. Öncelikle şunu söyleyeyim ki, bize kolay gelen “Allah İnancı” aslında kolay kazanılan bir inanış değildir. Hele bu zamanda o inancı korumak hatta kuvvetlendirmek gerçekten güçleşmiştir. Bediüzzaman Hazretleri zamanın “İmanı Kurtarmak” zamanı olduğunu defaatle ihtar etmesinin altında gerçekten bir çok sebep vardır. Çünkü Allah inancını kalbine ve zihnine tam yerleştiremeyen veya bu konuda duyguları tam tatmin olmayan insanlar, her an o inancı kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıyadır. Allah’ın varlığı o kadar açıktır ki, gördüğümüz alemden daha nettir. O halde bazı insanlar neden inanmıyor? Allah bir şeyi yaratırken bir sebeple yaratıyor. Bazı insanlar o sebebe takılıp kalıyor. Yani meyveyi ağaçtan zannediyor, sütü hayvandan zannediyor, yumurtayı tavuktan zannediyor, dünyanın dönmesini tabiattan veya başka bir şeyden doğduğu zannına kapılıyor. Halbuki aklına, vicdanını ve kalbini katıp düşününce, o düşüncenin saçma sapan bir düşünce olduğunu anlayacaktır. Fakat Allah’ın “İmtihan Sırrı” gereği şeytanı da yarattığı için kendine göre fazla derine dalmadan işi halletme yoluna gidiyor. Ve fakat çıkmaz bir yola girdiğini neden sonra fark ediyor. Dünyada ve kainatta her şey bir düzene ve bir kanuna uygun hareket ettiğine göre, bu planlamayı yapan bir planlayıcı olmaz mı? Bu güç insanlardan çok çok daha üstün olmalı değil mi? Hatta insanla mukayese edilemeyecek kadar üstün bir akıl! Çünkü onun yarattığı ve düzenlediği işleri biz insanlar anlayamıyoruz. Bir yerden öteye aklımız ve hafızamız gidemiyor. İşte “Sonsuz” dediğimiz ve “Sonsuz” a inandığımız noktada tam burasıdır. Yani hiçbir şey kendi kendine ve tesadüfen olamayacağına göre, bütün akılların üstünde bir üstün akıl olduğunu, aklımız bize söylüyor. Çünkü Allah’a hakkıyla inanmayan bir kişi, ahirete de, Cennete ve Cehenneme de ve de insanın devamlı istediği ve arzuladığı “EBEDİ HAYAT” a da inanmaz ve inanamaz. Çünkü her şeyin başı Allah İnancı’dır. Bizi “Hiç Yoktan” yaratıp bu dünyaya gönderdiği gibi, bizi tekrar diriltip Cennete ve Cehenneme gönderecek olan Allah’tır. Toparlarsak, inandığımız İman Esaslarında bir şüphe, bir tereddüt oluşuyorsa, bilelim ki Allah inancımızda bir zaafiyet söz konusudur. Onun tedavisine gitmeliyiz. Bana sorarsanız eserlerinden çok istifade ettiğim ve Kur’an-ı Kerim’in hakikatlerini bu zamana göre tefsir edip açıklayan Bediüzzaman Hazretleri’nin Risale-i Nur eserlerini tavsiye ederim. Allah herkese dünyanın mahiyetini ve kısacık dünya hayatının, ebedi bir hayata geçiş ve onun bekleme salonu olduğunu anlamayı nasip etsin! Son sözüm: “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı, Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” (Mehmet Akif ERSOY)
Yorum Yap
İki Önemli Konuda Çözüme Doğru...
05.07.2022 - 17:33Zikredeceğim iki konu, Rize için çok kritik öneme haiz. Çünkü iki dev yatırımın adeta can damarlarıdır.
- 0
- 0
- 1275