Bazen olur ki, hayvanlar öyle işleri yaparlar ki, biz insan olarak o işi yapamayız. Ne kadar akıllı hayvan deriz.
Halbuki o iş akıldan gelmiyor. Aslı sevk-i ilâhî olan ve yanlış olarak kullandığımız içgüdü'den geliyor. Önemli olan, hayvanı o işe güden kim? Bizde anlıyoruz ki, o işi o hayvan düşünerek yapmıyor!
Mesela, arı balı, insanlara bal lazım diye düşünerek yapmaz; inek sütü, düşünüp akıl yürüterek yapmaz; tavuk yumurtayı, insanların yumurtaya ihtiyacı var diye yumurtlamaz!
Ya nasıl yapar?
O hayvanı ve her şeyi yaratan Cenab-ı Hak, biz kullarının rızkına kefil olduğu için, hiç ummadığımız yerlerden bizleri beslemektedir!
Nitekim ayet-i kerime de Cenab-ı Hak bizleri, umulmadık yerlerden beslediğini bildirmektedir!
Yani bu mükemmel işleri yapmak, o akılsız hayvanların işi değildir!
Yapsak yapsak biz yaparız, çünkü akıllı olan biziz! O gıdaları ve o rızıkları biz yapmadığımıza hatta yapamadığımıza göre kim yapabilir ki?
Bu noktada o gıdaların nereden geldiğini veya gönderildiğini iyi düşünmemiz gerekiyor!
O Halde Aziz Dostlar!
Hayvanların bizlere yaptıkları bu kadar hizmetlere karşılık, biz insanların bu geçici ve misafir olarak bulunduğumuz şu dünyada asıl işimiz ne olmalıdır!
Buzdolabımızı açınca hemen hemen bütün gıdalar, hayvanlar vasıtasıyla bizlere gönderiliyor. Bu kadar nazlı bir şekilde beslendiğimiz şu muvakkat dünyaya niçin gönderildik acaba?
İşte bu noktada kutsal kitabımız da Cenab-ı Hak: "Biz, insanları ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım" buyurmaktadır! Bu ayette geçen ibadet kavramı, dünya işlerimizi de kapsamaktadır. Çünkü, dünya işlerimizi dinimize göre doğru olarak yapar ve Allah'ın bizim için yarattığı bu kainatı bu gözle seyredersek, dünya hayatımızın da tümü ibadet sınıfına girebilir. Böylece niyetimize göre, bütün hayatımız ibadet olabilir!
Nitekim Bediüzzaman Hazretleri, insanın dünya safahatını anlatırken şöyle diyor: "İnsan bir yolcudur, sabavetten (çocukluktan) gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder"
Demekki insan, şu dünyada başıboş değildir. Acip ve garip kabiliyetlerle donatılarak şu dünyaya gönderilmiş bir yolcudur! O halde biz insanlar, yolculuğumuza bakmalı ve yolcu olduğumuzu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız.
Bu yolculuğun dünya durağındaki işimizi de yine Bediüzzaman Hazretleri çok açık bir şekilde özetlemektedir: "İnsan bu dünyaya ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir."
Bu sözde geçen "dua" kelimesinin içine, yaptığımız, düşündüğümüz her şey girmektedir. Tabii ki niyetimiz o olmalıdır.
Bir gün bize "haydi dışarı" diyecek olan bu dünya hayatının hakkını vererek geçirmeyi Cenab-ı Hak hepimize nasip etsin.
Saygılarımla...