Türkiye, son derece eski ve köklü bir bağcılık kültürüne sahip bir bölge üzerindedir..Üzüm besin değeri yüksek bir meyve olup A, B, B2 ve C vitaminlerini içerir. Üzüm
sofralık tüketim dışında kurutmalık şaraplık, şıralık ve konservelik olarak da tüketilebildiğinden yılın her ayı tüketilebilmektedir. Son yıllarda üzüm yaprağı Ayrıca iyi bir ihraç ürünü olarakta gelir getirebil mektedir.
İklim İsteği
Asma günlük ısı ortalaması 10oC yi bulunca gelişmeye başlar ve sonbaharda ısı ortalaması bu derecenin altına düşünceye kadar gelişmesini sürdürür yani gelişme devresi oldukça uzun süren bir bitkidir. Her üzüm çeşidi meyveleri iyi bir şekilde
olgunlaştırmak için belirli bir ısı toplamına ihtiyaç gösterir. Bağ kurulacak bölgenin yıllık aktif sıcaklık toplamının en az 1600 oC derece olması gerekir. Rantabl bağcılık yapabilmek için, yıllık ortalama sıcaklık 9-21 oC ve sıcak aylar ortalaması 17-20 oC olmalıdır. Erken olgunlaşan çeşitlerde tam çiçeklenmeden olgunluğa kadar geçen sürede 1600-2000 oC, geç olgun laşanlarda ise 3000 oC ya da daha fazla sıcaklık toplamına ihtiyaç bulunur.
Asmanın kökleri derinlere gittiği için diğer bitkilere oranla daha az yağış alan yerlerde de yetişebilir. Yıllık yağışmiktarı yanında, yağışın dağılımı bağcılık bakımından çok önemlidir.
Kış aylarında ve ilkbahar başlangıcındaki yağmurlar asma için çok faydalıdır. İlkbaharın son döneminde ve yaz başlangıcında devam eden yağışlar özellikle mantari hastalıkların artmasına sebep olduğundan bağcılıkta istenmeyen bir durumdur.
Bağcılıkta iklim faktörleri çok önemlidir.Eğer bir yerde ilkbahar donları omcalarınsürgün sürmesine denk gelirse yeşil aksam-1, -2 oC nin altındaki ısıdan zarar göreceğinden bağ hasara uğrar. Sonbaharda erken gelen donlar da odun kısmının iyi odunlaşma sına engel olarak genç omcaların kurumasına sebep olur.
Rüzgarların bağlara çok etkisi vardır.Diğer iklim faktörleri müsait olmak şartıyla rüzgarlardan korunmuş yerler bağcılığa daha uygundur.
Toprak İsteği
Asmanın kökleri derine gittiğinden yumuşak dokulu topraklardan hoşlanır. Bağlar yazları kurak veya az yağışlı yerlerde en iyi geliştiğinden bağ toprağının derin ve su tutma kapasitesinin yüksek olması istenir.Toprak yapısı köklerin gelişmesine müsait olduktan sonra fakir topraklarda bile yetişir.Yerli asmalar kendi kökleri üzerinde yetiştirildiğinde topraktaki kirece oldukça fazla tolerans gösterirler. Fakat, Amerikan asma anacı kullanılması halinde, toprak seçimi önemlidir. Bölgemizde, su geçirir olmak şartıyla killi topraklar çok verimli ve bağcılığa elverişli topraklardır. Tınlı topraklar ise, kalite bağcılığı bakımından orta derecede, fakat üretim bağcılığı için besin maddelerince zengin topraklardır. Kalkerli topraklar şaraplık kırmızı üzüm çeşitlerinin sevdiği topraklardır. Ancak bazı Amerikan asma anaçları yetişmez. Humuslu toprakların bağcılık açısından önemi olmamasına rağmen iyi bir bağ toprağında % 5-10 humusun bulunması arzu edilir.
YETİŞTİRME TEKNİKLERİ
Çeşit seçimi
Bölge çeşitleriyle uyuşabilecek anaçların seçilmesine özellikle dikkat edilmelidir. Erkenci
çeşitler için Berlandieri X Riparia melezlerinden koker 5BB, 420 Ave 5C anaç olarak seçilebilir. Bu anaçlar yüksek oranda kirece ve yeterli düzeyde de nematoda dayanıklıdırlar. Orta mevsimde ve özellikle geç dönemde olgunlaşan çeşitler için ise kirece dayanımı yüksek, nematodlara dayanımı yeterli ve kuvvetli gelişme özelliğine sahip Berlandieri X Rupestris melezlerinden 99 R,1103 P ve 140 Ruggeri anaçları, tuzluluk sorunu olan yerlerde ise Solonis X Riparis melezi olan 1616 C anaç olarak seçilmesi uygundur. Çeşitlerin budanması, uyanması, olgunluk zamanı v.s. farklılık gösterdiğinden böyle bağların bakımıhasadı ve üzümün değerlendirilmesi çok zor olmaktadır. Bu nedenle bağa konulacak çeşit sayısı en az sayıda tutulmalı bir veya ikiyi geçmemesi tavsiye edilir.
Toprak Hazırlığı Öncelikle Arazide varsa, büyük kayalarağaçlar ve çalılar temizlenir. Omcaları muntazam ve düzgün dikebilmek için tümsekler düzeltilir, çukurlar doldurularak toprak tesviyesi yapılır. Fazla su tutan yerlerde drenaj için önlemler alınır. Asmanın ekonomik ömrü bakım koşullarına göre değişmekle birlikte 40 yılın üzerindedir. Bu nedenle ömrü bitinceye dek dikildiği yerde kalacağından, tesisinde çok titiz davranılmalıdır. İyi hazırlanmayan bir yere tesis edilen bağ iyi gelişemez,kısa ömürlü,verimsiz olur ve hastalıklara yakalanma riski artar. Yeni tesis edilecek bağ, hiç işlenmemiş bir toprak üzerinde olacaksa alan iyi bir şekilde işlenmelidir. Eğer eski bir bağ alanı ise toprağı bir kaç yıl dinlendirilerek bol yeşil gübre ile gübrelenmelidir.Asmanın iyi bir şekilde gelişebilmesi ve köklerinin derine gitmesi, toprak içinde iyi gelişmesine bağlıdır, yani asmanın gelişimi toprak yapısı ile ilgilidir. Tınlı kumlu topraklarda kökler çok derine gidebilirken Sert yapı gösteren topraklarda köklerin derine gitmesi sınırlıdır. Bu tip toprakların krizma yapılması şarttır. Bilhassa yeni bağcılıkta krizma işine daha çok önem vermek lazımdır. Çünkü yeni bağcılıkta kullanılan Amerikan asma anaçlarının kökleri çok kuvvetli ve süratli büyüdüklerinden toprağın gevşek ve süzek olması lazımdır. Asmaların gelişmemesi ve bazı bağların zamanından önce kuruması, krizmanın yapılmaması veya yüzlek yapılmasından ileri gelmektedir.Krizma, bağ toprağının en az 40 cm derinlikte işlenmesidir. Bu işlem günümüzde krizma pullukları ileyapılmaktadır.Krizma pullukları beygir gücü yüksek traktörlerle çekilir ve toprak 40-50 cm derinlikte işlenir.Krizmanın yapılma zamanı sonbahar mevsimidir. Krizma erken yapılmalı ve krizmanın bitimi ile asma fidanı dikimi arasında en az 6-8 haftalık bir zaman olmalıdır.
Dikim
Sonbaharda krizma yapılmış arazi ilkbaharda düzeltildikten sonra, hayvan veya makina gücü ile işlenebilecek aralık ve uzunlukta çukurlar açılır. İklimin daha sıcak olduğu bölgelerde güneş zararlarını azaltmak için sıralamanın doğu-batı yönünde yapılması, meyilli arazilerde dik olması gerekir. Denemeler yeni tesis edilecek bağlarda sıra üzerinin 1,5-2 m. sıra arasının 2,5-3 m. olması gerektiğini göstermiştir. İşaretlenmiş yerlere iki kürek derinliğinde, bir kürek genişliğinde çukur açılır. Çukur açmanın makine ile yapılması daha avantajlıdır. Çukurların dip kısmına yanmış çiftlik gübresi ince toprakla karıştırılarak konmalıdır. Dikim için fidanda budama yapılır. Yan ve boğaz kökleri tamamiyle, dip kökler ise 10 cm üzerinden çepeçevre kesilir. Oluşmuş sürgünlerin en kuvvetlisi bırakılır. Budaması yapılan köklü çubuk veya aşılı köklü topraklı fidan, açılan çukurun tam ortasına gelecek şekilde konur, fidanın gövde kısmının en az 10-15 cm.i toprak üzerinde kalacak şekilde açılan çukurlara 10-15 cm kalınlığında toprak atıldıktan sonra fidan hava almayacak şekilde sıkıştırılmalıdır. Daha sonra can suyu verilir ve fidanın yerini belli etmek için yanına bir herek dikilmelidir. Dikim yapılırken kısır çeşitler (morfolojik
erdişi, fizyolojik dişi) saf olarak dikilmemelidir. Çünkü bu çeşitlerin polen tozlarının döllenme
yeteneği yoktur. Bunun için dikim planı sekiz omcaya bir babalık veya iki sıraya bir dölleyici
dikmek suretiyle yapılmalıdır fakat burada babalık olarak kullanılan çeşitlerin çiçek açma tarihleri
döllenecek çeşitle aynı tarihe denk gelecek şekilde seçilmesine dikkat edilmelidir.
Dikim şekilleri
a. Kare dikim: İnsan gücü ile toprağı işlenen zayıf, toprağa dikilmiş ve kısa budama isteyen çeşitlerde uygulanır. Bu şekilde dikimlerde mesafe 1-2 m. dir.
b. Dikdörtgen dikim: Yüksek terbiye sistemleri ile kurulmuş bağlara verilen şekildir. Bu şekilde bağların işlenmesi hayvan veya makina gücü ile yapılır. Sıra üzeri dar, sıra araları ise geniş tutulur. Sıra üzerlerinin araları 1-2 m, sıra araları ise 2-3 m arasında değişir.
c. Üçgen dikim: Bu dikimde her üç kenar
birbirine eşittir. Altı omca birleştirilince bir heksagonal şekil oluşur zor bir dikim şeklidir. Daha çok küçük işletmelerde uygulanır.
Gübreleme
Genelde bağlar organik maddece fakir olan topraklarda tesis edilmektedir. Bu nedenle bağlar için çiftlik gübresinin önemi daha fazladır. Ancak, çiftlik gübresi asmanın tüm besin elementleri ihtiyacını karşılamayacağı için ticari gübreler de kullanılmalıdır.Doğru miktarda, dengeli ve zamanında yapılan uygun gübreleme bağcılıkta ürün miktarını ve kalitesini artırmakta ve bağların hastalık zararlı ve dona karşı dirençlerini de yükseltmektedir. Bu sebepten bağlarda iyi gelişmeyi sağlamak ve yeterli ürün alabilmek için topraktan kaldırılan besin maddelerinin
yeniden takviye edilmesi gerekir.
Bağlara verilecek gübre miktarının tesbiti için birçok faktör gözönünde bulundurularak önceden bazı tahlillerin yapılması gerektmektedir. Her bölgede hatta her bağda ihtiyaç duyulan mineral ve organik madde miktarını
ayrı ayrı tesbit etmek daha sonra buna göre gübreleme yapmak en isabetli yoldur. Bizim bölgemiz için tavsiye edilen gübre miktarı saf madde olarak kuru koşullarda yerli bağ için 10 kg/da azot, 8 kg/da fosfor, sulu koşullarda kültür bağ için ise 14 kg/da azot, 9 kg/da fosfordur.Azotlu gübrenin bağlara en uygun verilme zamanı ilkbaharda ilk toprak işlemesinden hemen önce şubat-mart aylarıdır ,istenirse azotlu gübrenin ikinci yarısı nisan-mayıs
aylarında da verilebilir.Çiftlik gübresi ile fosforlu gübreler ise sonbahar toprak işlemesi sırasında sıralar arasına verilerek toprakla karışması sağlanır.
Sulama
Asmanın büyüyüp gelişmesi için topraktaki su miktarının daimi solma noktasının üstünde olması gerekmektedir.
Asmanın hızlı gelişme devresi olan mayıs-haziran ayları ile salkımların ben düşme zamanında (Temmuz ) kök bölgesinde yeterli su bulunmadığı hallerde omcaların gelişmesi yavaşlar, yapraklar pörsür ve renkleri solar,salkımlardaki taneler normal iriliklerini alamaz ve renkleri donuklaşırüzerlerinde güneş yanıkları oluşur. Böyle durumlarla karşılaşınca bağın suya ihtiyacı olduğu anlaşılmalıdır.
Kış yağmurları normal düşmüşse toprak tarafından tutulmuş olan su bağların bahar gelişmesine yeterli olacaktır. Sulama imkanı olan taban bağlarda iki kez sulama ve sulamadan sonra tava gelince toprak işleme çok iyi sonuç
vermektedir.Kışın kurak geçmesi durumunda ve ayrıca bağlar uyanmadan aönce bir su verilip ardından toprak işleme yapılması uygundur.Bağlarda çiçeklenmenin hemen sonrasında ve tanelere ben düşme başlangıcında sula
maya özellikle dikkat etmek gerekir. Kurutmalık ve şaraplık bağlarda ise meyvenin olgunlaşmasından 3-4 hafta önce sulama kesilmelidir.
Bağa verilecek su miktarı iklime, toprağa ve çeşide göre değişiklik gösterir. Toprağın üstten 60-70 cm`lik kısmı suya doymalıdır. Bunu anlayabilmek üzere sulama yapıldıktan sonra bir demir çubuk toprağa batırılmalı ve rahatça ilerlediği derinlik suyun işleme seviyesi olarak kabul edilmelidir. Karığın suyla doldurularak suyun sıra sonuna ulaşması da verilecek su miktarının yeterliliğinin tesbitinde bir ölçü olarak kullanılmaktadır.
Yurdumuzda bağlarda sulama çoğunlukla karık usulüyle yapılmaktadır. Yinede son yıllarda damla sulama ve sprink yöntemi de uygulanmaktadır.
Toprak İşleme
Kültür bitkileri içinde en fazla toprak işlemesi isteyen bitki asmadır.Sonbaharda yaprak dökümünden sonra, budamadan önce yapılacak toprak işleme yabancı otlarla savaşımda ve kış yağmurlarının toprakta emilmesine yardımcı olmaktadır. Daha sonra biri budamadan sonra, bir de ilkbahar geç donlarından sonra yapılacak toprak işleme toprağın havalanmasını ve suyun toprakta muhafazasını sağlamaktadır. Bu sırada çapa ile boğaz açma ve boğaz kök
lerinin temizliği de önemli bakım işlerindendir. Ayrıca tane bağlamadan sonra yapılacak toprak işlemesi ve çapa da etkili olmaktadır. Bağlarda yabancı ot için ilkbahar ve yaz aylarında 2-4 çapa yeterli olmaktadır.
Budama
Asmanın budanması çok bilgi ve beceri isteyen bir teknik iştir. Bu nedenle asmanın fizyolojisini ve budama esaslarını bilmek gerekir. Aksi halde üzümün kalitesi düşmekte, verim azalmaktadır.Asma, bir yıllık sürgünler üzerinde, üzüm çeşitlerine göre mahsuldar gözlerin yerinin bilinmesi şartı ile asmanın kaldırabileceği kadar verimli
çubuk (göz) bırakmak ve lüzumsuz çubukları kesmek biçiminde budanır. İklim şartlarına göre budamanın; ocak-şubat, hatta mart aylarında yapılması uygundur.Budama şekli olarak hem daha yüksek bir verim ve kalite elde edilmesi, hem de özellikle boncuklanmanın önlenmesi açısından 5-8 göz üzerinden uzunlu kısalı karışık budamaya imkan
sağlayan telli terbiye şekillerinden 60-80 cm gövde yüksekliğine sahip "guyot sistemi" ya da "guyot + T" terbiye şeklinin uygulanması önerilmektedir.
Bağ Hastalıkları ve Zararlıları
Bağ Hastalıkları ve MücadelesiBağ Küllenmesi (Uncinula Necator): Kurak bölgelerde daha çok rastlanan bu hastalık, Omcanın tüm yeşil organlarında (yaprak, sap, sürgün salkım ve tane) görülür. Yapraklar çok küçükken
hastalığa yakalanabilir ancak, belirtileri yapraklar büyüdükten sonra kendini gösterir. Hastalığa yakalanan yapraklar önce normal yeşil rengini kaybeder, yaprağın alt ve üst yüzeyleri kirli beyaz renkte kül serpilmiş gibi bir görünüm kazanır daha sonra yaprakların kenarları kıvrılır ve normal şekillerini kaybeder. Hastalığa yaka
lanan çubukların üzerinde yer yer gri renkli lekeler belirir. Meyveler ben düşme zamanına kadar hastalığa yakalanabilirler ve hastataneler çatlar ve küçük kalırlar.Çiçeklerin ve yaprakların hastalanmasıyla ürün azalmasına, salkımların hastalanmasıyla ürünün kalitesinin düşmesine, çubukların hasta lanmasıyla da kış soğuklarından zarar görmesineneden olur.
Mücadelesi
Kültürel Tedbirler: Hastalığın görüldüğü yerlerde bağlar sürgün vermeden önce kabuklar temizlenmeli hastalığın bulaşma ihtimaline karşı % 3-4 lük bordo bulamacı püskürtülmeli, verimi etkilemeyecek derecede kısa budama yapılmalıdır.Kimyasal Mücadele: Bir yıl önce hastalığın görüldüğü yerde mücadele yapılır. Hastalığın görüldüğü yerlerde mücadelenin her yıl yapılması gerekir. İlkbaharda hastalık belirtileri görülmeden ve sürgünler 20-40 cm
boylandığında ilk ilaçlamaya başlanır. Çeşit ve şartlara göre 3-5 ilaçlama yapılır. Bağ küllemesine karşı kullanılan klasik ve ekonomik ilaç toz kükürt`tür.
İlaçlama Zamanları:
1. İlaçlama: Çiçekten önce, sürgünler 20-40 cm boylanınca, saf kükürt`ten dekara 1,5-2 kg veya 3-4 kg bağ kükürdü kullanılır.
2. İlaçlama: Çiçeklenmenin sonunda salkımlar tane bağladığı zaman saf kükürt`ten dekara 3-4 kg veya 6-8 kg bağ kükürdü kullanılır.
3. İlaçlama: İkinci ilaçlamadan 15 gün sonra koruklar saçma iriliğini aldığı zaman saf kükürtten dekara 4.5-5 kg veya 7-10 kg bağ kükürdü kullanılır.
4. İlaçlama: Son ilaçlamadan 15 gün sonra dekara 4.5 kg saf kükürt veya 7-10 kg bağ kükürdü atılır.Toz kükürdün dışında hazır kükürtlü ıslanabilir toz preparatlarda gerektiğinde hastalığa karşı kullanılabilir.
Bağ Mildiyösü (Plasmopara Viticola): Hastalık omcanın bütün yeşil kısımlarında görülür. ilkbaharda yapraklarda yağ lekesi şeklinde lekeler meydana gelir, sonra bu yağ lekelerinin altında beyaz kadife gibi bir örtü meydana gelir ki bunlar sporangisporlardır. Enfeksiyona uğrayan üzüm taneleri kahverengileşir buruşur ve kabuğu meşin görünümünü alır.
Yaprak altlarında meydana gelen bu örtü sonradan salkımlarda yeşil sürgünlerde ve omcanın bütün yeşil kısımlarında görülür. Hava sıcak ve kurak geçerse bu örtü kahverengine döner. Hastalıklı salkımlar bir müddet sonra tamamen kururlar. Fazla hastalanan omcalardan hiç ürün alınmaz. Hasta yapraklar dökülür ve çubuklar çıplak kalır. Bir sene mildiyö hastalığı geçiren bir omca iki sene kendini toparlayamaz.
Kara Üzümün Faydaları
Kara üzüm çekirdeği, çok tanınmış antioksidan vitaminler olan C vitamininden 20 kat ve E vitamininden ise 50 kat daha fazla olan üstünlüğüyle hastalıklara karşı doğal koruma sağlıyor.
Kara üzüm çekirdeğinden elde edilen üzüm çekirdeği hülasası, flavonoid denilen vitamin benzeri grubun içine giriyor. Antioksidan özelliği bulunan üzüm çekirdeği, vücudu kendi içinde oluşan ya da dış kaynaklı serbest oksijen radikallerinden ve diğer radikallerden koruyor. Üzüm çekirdeği damar yozlaşmasını önlüyor ve damarları sağlamlaştırıyor. Hipertansiyon, kalp krizi ve felç olasılığını minimale indiriyor. Diyabetli ve varisli kişilere tedavi sürecinde fayda sağlıyor. Gözü maküler dejenerasyon ve kataraktan koruyor. Üzüm çekirdeği, sürekli bilgisayarın başında olan kişilerin göz sağlığının korunmasında da önemli yer tutuyor. Birçok hastalığa faydasının olmasının sırrı ise üzüm çekirdeğinin antioksidan özelliklerinin, çok tanınmış antioksidan vitaminler olan C vitamininden 20 kat ve E vitamininden ise 50 kat daha üstün olmasında yatıyor.
Faydaları saymakla bitmeyen üzüm çekirdeği DNA hasarını azaltarak, kanser oluşum riskini de düşürüyor. Üzüm çekirdeği cildin bağdokusunda bulunan kollajeni sağlamlaştırdığı gibi deriyi dinçleştiriyor, kozmetik sanayinde merhem olarak kullanılıyor. Üzüm çekirdeği damarların kollajen dokusunu da sağlamlaştırdığı için damar sertliği ve damar sertliğiyle ilgili çok sayıda hastalığın oluşumunu önlüyor.
Histamin salgısını azaltarak alerjiyi önlediği de bilinen üzüm çekirdeği, iltihabi prostaglandinlerin sentezini azaltarak romatizmal hastalıklar, ağrı ve endometrioz gibi durumlarda yararlı oluyor. Üzüm çekirdeği kullanımında çekirdek ekstresinin 100 miligramlık kapsülleri piyasada satışa sunuluyor.
Hastalıklardan korunmak için günde 1-2 kapsül yutulması, bir hastalık varsa dozu iki katına çıkarılması uygun görülüyor. Tamamen doğal olan üzün çekirdeğinin fazla tüketilmesiyle ilgili bir yan etkisi ise bulunmuyor. Doktor tavsiyesinin her zaman ön planda tutulması gerekirken, kapsül yerine 1 avuç ya da fincan kara üzüm kurusu da yenmesi yeterli geliyor.
( Güncellendi 2022 )