Çay, dünyada sudan sonra, en fazla içilen ve içme alışkanlığı gittikçe artan bir gıda ve içecek maddesi olarak, 5000 yıldan beri bilinen, sevilen, efsanesi, deyimleri, şiirleri, sanat ve sanayisi ile bir çay kültürü oluşturmuştur.
5000 yıllık bir geçmişi olan çayla Türkiye içme alışkanlığı olarak 1600 yıllarında tanışır. Üretimine Cumhuriyetin kuruluşundan sonra başlanan, 1963 yılına kadar talebin kısmen ithalatla karşılandığı, günümüzde ise Dünyanın tek natürel çayı olarak, hiçbir kimyasal mücadelenin olmadığı, herhangi bir pestisid taşımadığı için Amerika`dan Japonya ya, dev çay üreticileri olan Hindistan, Kenya, Seylan ve Endonezya pazarlarında yer alan, çay Türkiye de bugünlere nasıl geldi?
Türkiye`de çay yetiştirme konusunda ilk girişimin Tanzimat devrinde 1888 yılında yapıldığı, dönemin yazılı belgelerinden anlaşılmaktadır. Edinilen bilgiye göre Japonya`dan getirilen çay tohumları Bursa ilinde ekilmiş, ancak ekolojik özelliklerin çay yetiştiriciliği için uygun olmaması nedeniyle bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
İlk Yayınlar
Çay içme alışkanlığının halk arasında hızla yaygınlaşmasının etkisiyle Türkiye`de çay yetiştirilmesi sürekli, konuşulur ve tartışılır bir konu olmuştur. Bu arada çok az sayıda da olsa çay ile ilgili kitaplar yayınlanmıştır. O döneme ait çay ile ilgili ender yazılı kaynaklar şunlardır:
Yıllar | Eserin Adı |
Yazar |
1731 1879 1893 1910 |
Çay Risalesi Çay Risalesi Çay Çay Hakkında Malumat |
Damât-zâde Ebû`l-Hayr Ahmed Efendî Mehmet İzzet Seyit B.Ahmet Hamdi Ali Nazıma Mehmet İzzet Efendi |
İlk Rapor
Türkiye`de çay yetiştirilmesi konusunda temel oluşturan girişim ise 1917 yılında gerçekleştirilmiştir. Zamanın `Halkalı Ziraat Mektebi Alisi` müderrislerinden botanikçi ve eski Mardin Mebusu Ali Rıza ERTEN`inde aralarında bulunduğu bir heyet Batum ve çevresinin Türkiye`ye geri verilmesini izleyen günlerde inceleme yapmak üzere yöreye gönderilmiştir. Bu inceleme esnasında Ali Rıza Bey çay, narenciye ve bambunun Batum civarında yetiştirilmekte olduğunu görmüş; bu bitkilerden bilhassa çayı ilmi olarak da etüt etmiştir. İncelemelerini batıya doğru ilerletmesi neticesinde, Rize ve havalisinin toprak ve iklim özellikleriyle Batum ve civarı toprak ve iklim karakterlerinin birbirlerine çok benzer olduğunu gören Ali Rıza ERTEN, çayın Anadolu`muzun bu parçasında da yetiştirilebileceği kanaatine varmıştır.
Bu teknik gezinin neticeleri daha sonraları `Şimali Şarki Anadolu ve Kafkasyada Tetkikatı Ziraiye` adlı bir kitapta yayınlanmıştır. İşte; memleketimizde ilk defa olarak bu kitapta, çayın Rize dolaylarında yetiştirilmesinin mümkün olduğu, sebepleri ile birlikte ifade edilmiştir.
Anılan kitapta çayın Türkiye`deki dünü açısından o günkü İstanbul Gümrüğüne dış alım yoluyla gelen çayları görebiliriz.
1900`lü yılların başında Batum`da bir çay bahçesi
Ancak, Birinci Dünya Harbinden sonra ortaya çıkan öncelikli olaylar nedeniyle Ali Rıza ERTEN`in raporu dikkate alınamadı. 407 Sayılı Çay Kanunu Savaş öncesi para kazanmak üzere Batum ve yöresine giden Doğu Karadenizlilerin savaştan sonra bu olanağı bulamamaları, sorunların daha belirgin şekilde ortaya çıkmasına neden oldu. İşsizlik ve yoksulluk nedenleriyle bölge insanlarının yurdun değişik yerlerinde çalışma zorunda olmaları ve ailelerinden uzakta yaşamaları bölgede iş alanlarının yaratılmasını zorunlu kıldı. Sorunun çözüme kavuşturulması ve bölge insanlarına gelir kaynağı yaratılması için o günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi`nde önemli görüşmeler yapıldı. Uzun görüşmeler sonunda Büyük Millet Meclisi`nde 6 Şubat 1924 tarihinde `Rize Vilayeti ile Borçka Kazasında Fındık, Portakal, Mandalina, Limon ve Çay Yetiştirilmesi` adında 407 sayılı Kanun kabul edildi. İlk Çay Fidanlığı Kanunun yürürlüğe girmesinden hemen sonra çay tarımı ile ilgili ön denemeler yapmak, bölgede meyveciliğin gelişmesini sağlamak amacıyla Rize`de `Bahçe Kültür İstasyonu` kuruldu. İşleri organize etmesi ve yürütmesi için Ziraat Umum Müfettişi Zihni DERİN görevlendirildi. İzleyen yılın başında çay ve narenciye konularında bilgi ve görgüsünü artırması, çay tohumu satın alması için Rize Ziraat Memuru Batum`a gönderildi. Batum`dan satın alınan bir miktar çay tohumu ile Rize`de bugünkü Merkez Fidanlığında çay fidanı üretilmeye başlandı. Kendi Kendine Yetme İlkesi Hükümetin, Kendi Kendine Yetme ilkesini benimsemesi ve 1933 yılında bunu bir programa bağlaması üzerine, ülkemizde çay tarımı yeniden gündeme geldi. Ancak organizasyonun sağlanması ve hazırlık çalışmalarının tamamlanabilmesi için iki yıl daha geçti. 1935 yılında Ziraat Vekili Prof. Dr. Muhlis ERKMEN`in bir bilim heyeti ile birlikte Rize`ye yaptığı inceleme gezisinde, bölgenin çay tarımı ve sanayisinin gelişmesine her yönden elverişli olduğu kanısına varıldı.
Üretimin Yaygınlaştırılması artışmalar ve yazışmalarla iki yıl daha geçer ve 1937 yılına gelinir. Çay tarımının yerleştirilip geliştirilmesi için Zihni DERİN tam yetki ile yeniden görevlendirilir. Geçmişte kaybedilen yılların deneyimleriyle sıkı tutulan işler bu kez daha bilinçli ve programlı şekilde yürütülmeğe başlanır. Tohum damızlık bahçeleri kurmak, fidan üretip yeniden üretmek amacıyla, 1937, 1939 ve 1940 yıllarında Sovyetler Birliği`nden Gürcistan kökenli toplam 70 ton çay tohumu satın alınarak üretim yaygınlaştırılır. 1939 -1946 yılları arasında çalışan Fidanlık Atölyesi 1942 - 1946 " Uzunkaya " 1939 - 1946 Yıları Arasında Atölye Ortamında İşlenen Çaylar
3788 Sayılı Çay Kanunu 27 Mart 1940 tarihinde çıkarılan 3788 sayılı Çay Kanunu ile çay tarımının ve üreticilerin desteklenmesi güvence altına alındı. Bu kanun ve bu kanuna dayalı çıkarılan kararname ile çay tarım alanları, ekolojik ilkelere göre Araklı deresinden Sovyetler Birliği hududuna kadar değin ve 15 km içeriye kadar olabilecek şekilde belirlendi. Yaş Yaprak Fiyatları Altının 9 lira olduğu 1938 senesine kadar yaprağın kilo fiyatı 60 kuruş olarak tespit edildi.
İlk Çay Kredisi Çay tüketim ve dış alım durumu göz önüne alınarak 30 bin dönümlük bir alan, çaZiraat Bankası`nın 5 yıl süreyle üreticiye faizsiz olarak 25 lira kredi vermesi kararlaştırıldı. y tarımı için ayrıldı ve
4223 Sayılı Kahve Çay İnhisarı Kanunu Kahvenin yanında çay da bu kanun ile Tekel`e alınmış ve üretilen çaylar Tekel idaresine verilmiştir. Anılan kanunda; çayın devlet tekeli altında olduğuna, bu tekelin Tekel Genel Müdürlüğü`nce sağlanacağına, çayın perakende satış fiyatının yurdun her yanında aynı olacağına ve yaş çay yaprağının kanuni yetkisi olmayanlar tarafından üretilmesi, işlenmesi, satılması, Türkiye`ye sokulmasının 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun hükümlerine bağlı olacağına ilişkin hükümler yer almıştır.
İlk Çay Fabrikası Bu yıllarda elde edilen yaş çay yaprağı Zihni DERİN atölyelerinde işlendi. Giderek yaş çay üretiminin artması nedeniyle çay fabrikası kurma zorunluluğu ortaya çıktı. İlk çay fabrikası 60 ton/gün kapasiteli olarak 1947 yılında Rize`nin Fener mevkiinde işletmeye açıldı. 1947 - 1962 Yılları Arası Çay İstatistikleri
|
( Güncellendi 2022 )