Birçok Ayet-i kerime ve Hâdis’i Şerif ile, kadının üstünlüğü, yeri ve önemi dile getirilmiştir. Bir hadiste şöyle buyuruluyor:
“Kadınlar hakkında Allah’tan korkun, çünkü siz onları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve Allah’ın adını anarak( nikâh ile) kendinize helal kıldınız.”
Şimdilerde toplum statüsü kadının değerinin olmadığını beyan ediyor, çünkü dinî kurallara önem verilmediği gibi, kadının ferdî ve içtimai olarak görüldüğü suret:
Hizmetçi, şehvet arzu gideren, çocuk doğurucu, söz hakkı olmayan, okuyamayan, hep birilerine muhtaç aciz bir birey olarak beyne kazıdılar.
Cahiliye döneminde, kız çocukları toprağa diri diri gömülürken, kendi evladını seven boynuna alıp taşıyan, kızı odaya geldiğinde ona saygısından ayağa kalkan,
“Ancak şeref ve ihsan sahibi kişiler kadına değer verir,” buyuran bir Peygamber ümmeti değil miydik biz? Ne ara kadına değer verilmeyen, kesilip öldürülen hor görülen, çağdaşlık medeniyeti adı altında reklam edilen bir topluma denk geldik böyle?
Doğumun tüm ağrılarını, sancıyı, hayatın yorgunlugunu, küçük şeylerle büyük acıları bertaraf eden. Babasının duasıyla, eşinin yürekten sarılmasıyla, evladının içten bir öpüşüyle yüzü gülen, bir canlı düşünün...Keza öyle ki; İnsanların yarısı kadın, insanlıkta kadının devamıdır.
Üzülme! Kaldır haydi o ayetlere konu olan başını.
Dik dur. Sen ki insanlığın anasısın, kadınsın, eşsin, kardeşsin, en nazenin çiçeksin.
Cesareti ile imrendiren, Hz. Asiye’sin,
İffeti ile nam salmış, Hz. Meryem’sin,
Sadakatî ile takdir edilmiş, Hz. Hatice’sin,
Cennetin kucak açtığı ilk şehit, Hz Sümeyye’sin,
Tevhid aşk-ı ile yanan, Hz. Aişe’sin,
Sûreti nur ile Peygamber’e çok benzeyen, Hz. Fatîma’sın
Hz. Muhammed Mustafa’nın annesi, Hz. Âmine’sin,
Yüce Yaratıcı’nın Cennet’i ayağının altına serilmiş en merhametli varlıksın.
Tanı kendini Eyy Nisa!
Sureti Râhman’da Sîreti Hâkk Özün Nakkaşi Ekber ile donatılmış, Zübde-i alemsin, Gündüzün Şems’i Karanlıkta Kâmersin.
Sırrı Sübhân, kimyası Sultan mülkünde, Ednâ kulsun Kadın’sın sen...