Araştırsan eski çağı, Rize’dir ana yatağı
Zihni Derin hoca ile dikilmiştir ilk ocağı
Bir avuç tohum Rusya’dan denemesi yapılmadan
Geldiği günde bir sevinç belirdi Zihni hocadan
Çay yayılmıştır çevreye, dikilmiştir her bahçeye
Mis gibi kokusu ile doyum olmaz içilmeye
Çay her şeyimiz, velhasıl rahat etti yeni nesil
Gurbetlere paydos dedik, kurtardık insanımızı
Taşınır sepet telisle, çay toplanır aynı hisle
Hele toplarsan makasla, elle ayrı bir hevesle
Yetişti mi mecbur topla özel, resmi bir fiyatla
Hele de eksper derse kontenjanın azdır, katla
Alım yerinde toplanır müstahsiller sıralanır
Kantarcı iki buçuk der, fazla yaprak ayıklanır
Yapıldığı gün deneyi, büyütülmüş her fideyi
Böyle başladı çaycılık, esaslı bir tarımcılık
Zaten Rize de yağmurlu, kışlar serin, yazları ılık
Sattığın çaylar deftere, ıslağından düşer fire
Üst üste yığılmaz, yanar, yalın serilmeli yere
Fabrikada sevk yapılır, kalitesine bakılır
Soldurması yapılınca kıvırmalara alınır
Mayalanır, fırınlanır, eleklenir, tasniflenir
Paket olmadan evvela iyice bir harmanlanır
Satışa hazır olana, demle bulunsun sofrana
Kaynar suda on beş dakka, beklerse dönüşür kana
Çalışır yazın-kışın, sabah kahvaltısı aşın
Tarladan demliğe kadar, emeği var vatandaşın
Yağmur havada çalışmak, çalışmak değil yarışmak
Her setine varmak için fazla istiyor dolaşmak
Bekletilmez çabuk geçer, yağmuru adeta içer
Susuz çayda hayat olmaz; kartlar, kalitesi göçer
Etrafını çapalamak, beşte birini budamak
Çayda normal verim için gübresini ayarlamak
Ailecek bir ziraat, geçindirir kıt kanaat
İnsana öyle yakın ki, çay ister ki yanımda yat
Setler sıra olur oluk, çayda aramak bir bolluk
On iki ay çalışmadan, kolay geçmiyor yorgunluk
Rize’nin bir adı çaydır, çalışması on bir aydır
İnsanı yorulmak bilmez; hoplar, zıplar, sanki yaydır
Osman Efendioğlu