Bir balık avı
hazırlanır erzaklar
daha gün kararmadan
ya bir sırt çantasına
ya naylon bir telise
yağ, tuz, şeker sarılır gazete kağıtlarına
bardaklar, ayrı ayrı sarılır ki kırılmasın
iki üç ekmek ve bir iki paket cigara
iki üç hıyar, zeytin ve peynir
tabiî ki bir de lüküs
ve üç beş yedek fitili
ve ana malzeme ağ
nevale hazırdır artık
güneşin batma vakti beklenir
yolculuk için
ustalık ister ağ atması
ağ göle göre serilmelidir
herkes yapamaz bunu
ustalık ister lüküs tutması
ağ atan tutturamadı mı gölü
sardı mı ağı kayalara, hoçlara
fırça yemesi vardır ucunda
’lüküsü doğo tut!’ diye
yaşanan bir zevk midir,
yoksa gönüllü çekilen bir çile mi?
bilmez balıkçı
gün ışıyana kadar sürer avcılık
sonra bir dağ evi bulunur
elbiseler, yükler serilir
ve ateş yakılır
taş duvarlara hoçlar sokulur
ıslak elbiseler atılır üzerlerine
onlar kurumaya bırakılırken
evde kukma, demlik, tava aranır
kukma, dereden doldurulup ateşe sürülür
hesabı tutulmadan çay boca edilir, kukmada kaynayan suya
açılır nevaleler tahta pekeye
bir çenci ile doldurulur bardaklar
karın doyurma kavgası başlar
güneş yeni düşmektedir vadilere
elinde bardak üstünde bir atlet bir iştane
elbiselerin hala kurumaktadır, hoçlar üstünde
seyredilen güneşin doğuşu değil
keltet otlarındaki çiğ damlalarında parlayan
her renkten milyarlarca ışıktır
terlidir iştanen, terlidir atlet
tüylerin tiken tiken tikilmektedir, sabah serinliğiyle
bir tek avucun sıcaktır çay bardağından
dakika dakika, saniye saniye değişirken renkleri
keltetteki çiğ damlalarının
doyamazsın seyrine
bardağı bırakırsın yavaşça yere
yürürsün çiğ damlalarına
buz gibi çiğ girdikçe kara lastiklerinden ayaklarına
tüylerin bir başka tikilir tekrar
ve bir yer bulursun keltetin en yoğun olduğu
pırlanta gibi parlayan çiğ damlalarının en çok olduğu
uzanırsın sırtüstü çiğ damlalarına
önce tüm vücudunu bir titreme alır
sonrası bir melankolidir
titremelerin çiğden çiğe aktarılır
tüm vadi seninle titrer
işte o anda
sen de bir çiğ damlası olursun
çiğ damlası olmakla kalmaz
HEMŞİN olursun’
Şakir Aksu - Ankara