Duman tutmuş, dağlarının başını
Esirgerim toprağını, taşını
Tanrı yapmış, cennetin bir eşini
Büyülenir, sevdalara düşerim
Yedi iklim, dokuz deniz gezerim
Bu sevdayı yüreğime yazarım
Orda doğdum, orda olsun mezarım
Ruhum azad, yollarında koşarım
Poyrazınla soluklanır ciğerim
Dibeklerde sarı altın döğerim
Bulut olur, yağmur olur yağarım
Kırlarını çiçek, çimen döşerim
Kaçkarlar’dan esen rüzgar, sert değil
Ne yağmurun, ne de karın dert değil
Benim için orda olmak şart değil
Gurbette de yalnız seni yaşarım
Yaylalarda kattın koyunu, koçla
Unutursam seni ayıpla, suçla
Senden edindiğim, aldığım güçle
Her zorluğu, her engeli aşarım
Kıvrak türkülerin cana can katar
Eşlik eder, bülbül mevsimsiz öter
Mahsun olsam, hastadan da bin beter
Tulumunla kalkar, coşar, oynarım
Ya kemençen, tutuşturur kanımı
Çayın, yurdun yeşil gözlü hanımı
Yarim için veririm de canımı
Yurdum için yarimi de boşarım
Pek çok sebep beni sılamdan etti
Ne kapım açıldı, ne bacam tüttü
Artık bu ayrılık canıma yetti
Hasretinle, yanar yanar pişerim
Gençalioğlu, al kalemi eline
Dök kağıda, ne gelirse diline
Seyran eyle, çıkıp Kuspa beline
Ne güzellik, bakar bakar şaşarım
Abdurrahman Gençalioğlu