Çarığı var bağı yok, peyniri var yağı yok
Çayırları ot dolu, biçecek orağı yok
Ömrü göçlerle geçmiş, kırık kolu kanadı
‘Kabak hırsızı’ diye, tarihe geçmiş adı
Biraz sıtma korkusu, biraz esen dağ yeli
Daha mayıs başında, göçe başlar Kaleli
Kaymak katmadan yemez, yoğurdun başlısını
Sarar yayla hasreti; gencini, yaşlısını
Ne ot olur ne erzak, ne de cepte on para
At yorgun, buzak zayıf, dökülürler yollara
Hacıkamil’de çayın kokusu bir başkaydı
Yol vuruldu, Üskürt’de nice yıldızlar kaydı
Gece Mollaveyis’te çekilir binbir çile
O tatlı hatıralar dolaşır dilden dile
Goboca diplerinde ıslıkla yol istenir
Çat’ta düşüm edilir, son azıklar da yenir
Şebeklerde, dağlarda sarmaş dolaş olunur
Ya sisten hiç görünmez, ya da güneş dolunur
Yer bulup girilmişse, taze kokan tandıra
Elbet, pancar çorbası yemeğe gelir sıra
Dönmek var ya, güz gelip bu şirin yerden geri
Bu ilk akşam, herkesin yalnız odur kederi...
Orhan Bayramoğlu – Kaleli Orhan