Nisan mayıs gelir, karların erir
Haziran deyince, çimenin yürür
Havalar ısınır, çamurun kurur
Ne kadar şirinsin ey Haçivanak
Haziran on iki, yolun açılır
Şenlenir etrafın, neşen saçılır
Ölmeyince, senden nasıl geçilir
Yaylaların şahı ey Haçivanak
Koyunlar, kuzular otunu otlar
Şirin düzlerinde yatarlar atlar
Tadını bilenler sana hasretler
Hasretler yatağı ey Haçivanak
Dağlarında biter türlü çiçekler
Çiçeğine konar hep kelebekler
Hasretler, sen için hep ölecekler
Hastalar doktoru ey Haçivanak
Verem hastalılar seni ararlar
Bilmezlerse yollarını sorarlar
Çıkar dağlarına ömür sürerler
Dispanser mi oldun ey Haçivanak?
Yayla düz içinde, etrafa bakar
Etrafta ne güzel poğarlar akar
O soğuk suların çok canlar yakar
Kaplıca mı oldun ey Haçivanak?
Arkanda bıraktın güzel poğarı
Pornak imal eder, temiz kaymağı
Çok arzu ederim seni görmeği
Hasretler yatağı ey Haçivanak
Tam karşına gelir Cagun’un dağı
Çok arzu ederim ondan aşmağı
Çare arıyorum, sana kavuşmağı
Hasretler yatağı ey Haçivanak
Bezbadank poğarı dibinden kaynar
Suyundan içerler bayanlar baylar
Senin için, nice hasretler ağlar
Suların yuvası ey Haçivanak
Senin kenarında mescit yapmışlar
Mescidin yanına mezar kazmışlar
Niceleri böyle gelip geçmişler
Sana ölüm yoktur ey Haçivanak
Yaz gelince, her mahluk seni arar
Senin havan, cümle cemiye yarar
Şirin adın, bütün dünyayı sarar
Yayların şahı ey Haçivanak
Bazı gelir, bazı gider dumanın
Ben bilirim çoktur imdat umanın
İşitmedim, yoktur kötü zamanın
Öksüzler yuvası ey Haçivanak
Dağlarında bora dolaşır döner
Boralı dağına kartallar konar
Sana karşı bütün ışıklar söner
Hastalar doktoru ey Haçivanak
On altı sene, ben üstünde gezdim
Senin üzerine bunları yazdım
Bazı da darlandım, söyledim, kızdım
Hakkını helal et ey Haçivanak
Yoğurdunu yedim, sütünü içtim
Senden ayrılırken canımdan geçtim
Soğuk sularından ağladım, içtim
Gıdalar yuvası ey Haçivanak
Artık son veririm, bu kadar yeter
Ander hasretlikten ciğerim tüter
Bilmem bu hasretlik ne zaman biter?
Hasretler yatağı ey Haçivanak
Avni Gürler İzmit – 1957