Çok ahdım var idi, çıkmadık yaza
Azrail de bakmaz bir ile aza
Kahpe felek sana verdirsem ceza
Kim durur seninle divane felek
Kirova şehrine ettim intizar
Kara bıyıkların aldı mı nazar?
Ahmet, annesine bir mektup yazar
Şimden sonra daha yazmam Ahmedum
Uğramasın Kirova’ya maşina
Felek ağu kattı tatlı aşına
Çok oturdum mezarının taşına
Şimden sonra daha gelmem Ahmedum
Kirova şehrine makine işler
Batum limanında gemiler kışlar
Yaram derindedir, ciğere işler
Şimden sonra yara almam Ahmedum
Kirova dediğin Kırım’ın ucu
Kahpe felek seçmez kocayı, genci
Kavga ettin, seni kaldırdı kolcu
Belki hapsoldun da korktun Ahmedum
Kirova dediğin adınlı şeher
Kara bıyıkların dünyaya değer
Ağaç meyve verir, dalını eğer
Senden sonra daha yemem Ahmedum
Merağım yok, koca ile kardaşa
Eyvah! evladımla çıkmadım başa
Felek beni, ne hain çaldı taşa
Dört yanımdan yara aldım Ahmedum
Tam yirmi yaşında aldı eşimi
Deryalara kattım, bu gözyaşımı
Kimler kabre indirecek leşimi?
Kur’an okuyanım yoktur Ahmedum
Bülbül konar, ılga eder dalını
Ördek yüzer, dalga eder gölünü
Dört sene dolandın Kırım elini
Şimden sonra daha koymam Ahmedum
Kirova’dan hasta bindin vagona
Çiçekli yayla da, gitsin yangına
Düşmemiştin akranına, dengine
Merak ile toprak oldun Ahmedum
Dedim ölüm olmaz, hastalık şaka
Meğer Azrail’e vermişim yaka
Yetim kızlarıma, kim olsun arka
Senden sonra arkam yoktur Ahmedum
Düşsem deryalara, deryalar boğar
Evladı olana, bir gün gün doğar
Bizim dağa, yağmur ile kar yağar
Senden sonra hiç kalkmasın Ahmedum
Fidan diktim bizim bağda, bitmedi
Kız isteyip sana elçi gitmedim
Yenge-gelin cilvesini etmedim
Dünyayı uryan geçirdim Ahmedum
Dumanlanır gemilerin borusu
Azrail de aldı evin ‘bir’ isi
Benim gurbetçimin geldi gerisi
Senden sonra gurbet yansın Ahmedum
Gemi yolcu ister, borusu sesler
Kuşlar yavrusunu yuvada besler
Başına koydular kırmızı fesler
Senden sonra fesli görmem Ahmedum
Evvel bahar gelir, meraklı aydır
Mezarın yüksektir, etrafı çaydır
Kirpiklerin uzun, kaşların yaydır
Senden sonra daha görmem Ahmedum
Güz gelince bizim dereler buzlar
Evladın acısı içerden sızlar
Toplanın yanıma sahipsiz kızlar
Şimden sonra ‘bacı’ demez Ahmedum
Gülüm soldu, dolu vurdu bostana
Benim derdimi, yazın destana
Haber sorsam, Hala’daki ustana
Acep meraktan mı öldün Ahmedum?
Çiçekli yaylalar topraklı, taşlı
Eyvah! ben gezerim gözlerim yaşlı
Eller gelin eder, kutnu kumaşlı
Senden sonra gelin görmem Ahmedum
Ben dertliyim, öz canımdan bezerim
Dağlara, taşlara destan yazarım
Abdal oldum, her kapıyı gezerim
Eller güler, ben ağlarım Ahmedum
Deli gönül, daim gitme havadan
Ben bülbülü uçurmuşum yuvadan
Yol bulamam, kaldım bir düz ovadan
Ne tarafa gideceğim Ahmedum?
Deli gönül, ne durursun firkatli
Geçirdin dünyayı, gam ile dertli
Ben seni büyüttüm nazlı, kıymetli
Ölüm seni nasıl aldı Ahmedum?
Her an dumanlıdır bizim dağımız
Bülbül ötmez, viran kalmış bağımız
Cefa ile geldi geçti çağımız
Bu dünyayı viran gördüm Ahmedum
Benim gönlüm her dem duruyor garip
Mahşerde görürüm, olursa nasip
Bize yardım etsin Hazreti Habip
Hayatımda gülemedim Ahmedum
Nokta Hala