İstanbul’un deprem gerçeği ortada olsa da yaklaşan tehlikeyi görmezlikten gelmeyi sürdürüyoruz. Aslında bu tehlike yurdun birçok yerinde söz konusu. Ancak her yerde aynı yaklaşım var. Bunun ilk nedeni; yerel yönetimlerin kentsel dönüşüm için vatandaşlara memnun edici, makul çözümler sunamayışı.
Vatandaş açısından bakıldığında ise; vatandaşların bunu bir fırsat olarak değerlendirip yerel yönetimlere en kârlı olanı dayatmaları ilk engellerden biri.
Bir başka sorun ise; kayıt dışı, tapusuz, iskân sorunlu bina sahiplerin yenileşmeyle aynı hakkı elde edemeyecekleri, binaları sorunsuz olsa da yenilemek için yüklenici firmalara para ödemek durumunda olmaları.
Öte yandan; Müteahhitler bu durumu bir fırsata çevirmek istiyorlar. Bunun için önce bir daireyi satın alıp, diğer dairelere baskı yapıyorlar, yenilemede maliyete katlanamayacak durumda olanlardan üste para almadan yeni dairelerini küçültmeyi teklif ediyorlar. Üstüne üstlük daire sahipleriyle anlaştıktan sonra, yerel yönetimlerin esnekliğinden yararlanıp bir kat fazlaya gelecek şekilde projeler gerçekleştiriyorlar.
Eğer, hızlı çözüm aranacaksa; kentsel dönüşümden ortaya çıkacak yararı mal sahiplerine sağlayacak modeller üretilmeli. Ada bazında planlamalar yapılmalı, vatandaşı koruyan çözümler aramalı.
Her şeyden önce de yaklaşan tehlikeyi zihinlere kazımalı. Bunun için bir bilinçlendirme seferberliği başlatılmalı.
Unutmayalım; Hiçbir maliyet, depremin maliyetini karşılayamaz. Giden canlar geri gelmez, depremin açtığı yaralar kolay kolay düzelmez...
