Dr. Güven Özdemir, "Tüm dünyada bir olağanüstü hal ilan edilmeli. Fosil yakıtları nasıl en aza indirebiliriz, yenilenebilir enerjiyi artırırız bu düşünülmeli. Bu, her yıl yapılan Birleşmiş Milletler toplantıları ile olmuyor." dedi.
Dünya ve Türkiye'deki hava sıcaklıklarının artışına ve sıcaklık artışının önüne geçmek için uzun vadede yapılabilecek politikalara yönelik AA muhabirine açıklamada bulunan Özdemir, enerji üretiminde kullanılan kömür, petrol, petrol türevleri gibi fosil yakıtların aşırı kullanıldığını, fosil yakıtların kullanımının metan, karbondioksit, karbonmonoksit gibi gazların atmosferde aşırı şekilde çoğalmasının atmosferde sera etkisine neden olduğunu anlattı.
Fosil yakıtların kullanımının büyük şehirlerin üzerinde ısı adaları oluşturarak, hava sıcaklığını artırdığını belirten Özdemir, dünya nüfusunun artmasının da enerji kullanımının artışını beraberinde getirdiğini ve ısı adalarının da büyümesine etken olduğunu bildirdi.
Özdemir, metropollerin büyümesi, düzensiz göçler, savaşların da etkisiyle hava sıcaklıklarının ilerleyen yıllarda giderek artacağını işaret etti.
"En büyük tehlike, depremden de önemli olan kuraklık"
Fosil yakıtların aşırı kullanımı, "El Nino" etkisi, metropollerde ısı adalarının oluşumu, iklim değişimi sebebi ile kutuplarda ısınmanın arttığını belirten Özdemir, kutuplarda büyük ölçüde erimelerin görülmesi ve bu bölgedeki atmosferde oluşan nemli havanın Sibirya'da yağışların artarak güneye inmesini, Avrupa'da ise kuraklığın artmasını ve atmosfer basıncındaki bu farklılıkların da iklim krizini körüklediğini söyledi.
Özdemir şunları kaydetti:
"Fosil yakıtların tamamen kesilmesi lazım, o da mümkün değil. Uluslararası toplantılarda bu konu dile getirilse de havada kalıyor. Alınan tedbirler cılız kalıyor. İklim krizini büyük boyutlara getirdi. Bu durum, tatlı su kaynaklarını, yer altı su kaynaklarını maalesef olumsuz etkiliyor. Yer altı su kaynaklarının beslenmesi büyük ölçekte karla oluyor ama geçen kış az kar yağışı oldu. Ülkemizin ve coğrafyamızın üzerindeki farklı hava kütlelerinin ani şekilde değişiminden kaynaklanan olaylar meydana gelebiliyor. Bizi çok büyük tehlikeler bekliyor. En büyük tehlike depremden de önemli olan kuraklık."
Fosil yakıtların kullanımının bırakılmayacağını ama yenilenebilir enerjinin ve güneş enerjisinin kullanımının artırabileceğini belirten Özdemir, "Klimalar elektriğe dayalı. Elektriğin bir kısmı fosil yakıta dayalı üretiliyor. Elektrik ihtiyacı yazın daha çok olmaya başladı. Sıcaklık 40 dereceyi buldu, klimaların kullanım dereceleri düşürülmeli ki elektrik enerjisinden tasarruf edilsin. Enerjiden tasarruf su kullanımından tasarruf demektir. 'Aman bana ne' derseniz bu büyük bir enerji harcaması." diye konuştu.
"Güney bölgelerimizdeki yaz turizmi kuzeye kayacak"
"Tüm dünyada bir olağanüstü hal ilan edilmeli." önerisinde bulunan Özdemir şöyle devam etti:
"Fosil yakıtları nasıl en aza indirebiliriz, yenilenebilir enerjiyi artırırız bu düşünülmeli. Bu, her yıl yapılan Birleşmiş Milletler toplantıları ile olmuyor. Maalesef dünyada ne savaşlar ne doğal afetler bitiyor. Kimsenin kimseye yardımcı olduğu yok, herkes ekonomi peşinde. Akdeniz'de sıcaklık artmaya başladı, yani ekvator biraz daha bize yaklaşıyor. 15-20 yıl sonra deniz ve karadaki bitki örtüsü, ekosistemdeki değişim hızlanacak. Bu kaçınılmaz, toprak verimsizleşiyor. Üretim farklılaşmaya başlayacak ve güney bölgelerimizdeki yaz turizmi kuzeye kayacak. Karadeniz ve Ege Bölgesi'nin kuzeyi turizm merkezi olacak."
"Belediyeler, binalara su depolarını şart koşmalı"
Dünyada yaşayan tüm canlıların refahının öncelikle düşünülmesi gerektiğinin altını çizen Özdemir, kuraklık geldiğinde topraktan yararlanılamayacağına, denizin çoraklaşacağına, gıda üretiminin çökebileceğine, ekonomilerin olumsuz etkileneceğine ve her döngünün kuraklıktan etkileneceğine dikkati çekti.
Özdemir sözlerini şöyle tamamladı:
"Sıcaklık artışının önüne geçmek istiyorsak ormanlık alanları korumalı ve uygun arazilerde yeni ormanlar oluşturmalıyız. Tatlı suları kullanıp atıyoruz, bunların geri dönüşüm kullanımı sağlanmalı. Yağmur suları sarnıçlarda ve depolarda biriktirilmeli. Belediyelerin, tüm binalara yetebilecek depoların oluşturulmasını şart koşması lazım. İstanbul'da 5 milyon civarında araç var. Bunların her gün trafiğe çıktığını, hafif yağmurdan sonra o araçların tekrar yıkanmasını düşünün. O kadar büyük su harcamamız var ki, su tasarrufu için sosyal medyada, radyolarda, televizyonlarda duyurulması gerekiyor. Bu bilincin yerleştirilmesi lazım."
Haber : Zeynep Kopuz