Tiyatro ve sinemada hem kamera önünde hem kamera arkasında görev alan oyuncu Gülsen Tuncer, sanat hayatında sinemaya daha çok ağırlık vermemenin pişmanlığını yaşıyor.
İlk profesyonel gösterisini 1968 yılında Haldun Taner klasiği, başrolde Gülriz Sururi'nin oynadığı "Zilli Zarife" ile yapan sanat yönetmeni, tiyatro, sinema, dizi oyuncusu, besteci, söz yazarı ve eğitmen Tuncer, yaklaşık 55 yıldır sanatın içerisinde yer alıyor.
Çok sayıda tiyatro, film ve dizide rol alan, 40'a yakın film ve dizide yapım, yönetim veya müzik ekibinde bulunan Tuncer, bazı senaryolara da imzasını attı.
"Aşk-ı Memnu", "Fazilet Hanım ve Kızları", "Hakim", "Üvey Baba", "Boynu Bükük Küheylan", "Çalıkuşu", "Bugünün Saraylısı" gibi dizi ve filmde yer alan Tuncer'in 2. Ankara Film Festivali'nde 1989'da "Bir Tren Yolculuğu", 28. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 1991'de başrollerini Türkan Şoray, Ekrem Bora ile paylaştığı "Soğuktu ve Yağmur Çiseliyordu" ile 2008'de Sadri Alışık Sinema ve Tiyatro Oyuncu Ödülleri'nde "Suna" filmindeki rolleriyle "En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu" ödülleri bulunuyor.
İstanbul TRT radyosunda birçok şiir, radyo tiyatrosu, kültürel programı seslendiren, TRT televizyon programlarında sanatçılarla söyleşiler yapan Tuncer, İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuvarında "Sahne Estetiği" ve "Oyunculuk" dersleri vererek, sanat dünyasına katkıda bulundu.
"Tiyatro ve sinema benim için sağ ve sol el gibi"
Sanat serüvenini AA muhabirine anlatan Tuncer, arkasında çok güzel izler bıraktığını söyledi.
Yıldız Kenter, Ayla Algan ve Gülriz Sururi gibi ustalardan eğitim aldığını ve ilk olarak tiyatro ile sanat dünyasına adım attığını belirten Tuncer, tiyatroda da hem sahnede hem de sahne arkasında çeşitli görevler üstlendiğini kaydetti.
Sinemaya ise asistan olarak başladığını, en fazla Türk sinemasının önemli yönetmenlerinden Süreyya Duru, Lütfi Akad ile çalıştığını anlatan Tuncer, "40'a yakın filmde asistanlık, yapım yönetmenliği yaptım, şarkı sözü yazdım, aklınıza ne geliyorsa yaptım." dedi.
Kamera arkası ile önünün birbirinden farklı düşünülemeyeceğini, izleyici kitlesinin de en önemli paydaş olduğunu vurgulayan Tuncer, "Tiyatro ve sinema benim için sağ ve sol el gibi, ikisi birlikte, birbirini besler. Aynı zamanda üniversitede öğretim üyeliği yaptım, ders verdim. Bazı öğrencilerimi görünce gurur duyuyorum." diye konuştu.
Kendisini hem konservatuvarda hem sahnelerde hem de setlerde yetiştiren Tuncer, bütün oyuncuların drama eğitimi alması gerektiğini belirtti.
Güzelliğin, yakışıklılığın, gençliğin kısa süre etki yapabileceğini dile getiren Tuncer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir madeni, elması çıkarıyorsunuz ama onu işlemediğiniz takdirde bir işe yaramıyor, onun işlenmesi değer katıyor. Bunun dışında oyuncuların kendilerini tanıması, disiplinli bir hayat sürmesi, seyirciye, topluma sorumlu hissedip, saygılı davranması gerekiyor. Yoksa uzun süre bu arazide kalamaz. Gençlik çok önemlidir ama hiçbir şeydir, 10-15 yılda gider. Senin beyninin genç kalması gerekir."
Tuncer, genç oyunculara mutlaka bir hobi edinmeleri önerisinde bulundu, kendisinin arkeoloji ile uğraştığını ve bunun kendisini diri tuttuğunu kaydetti.
"Kurallarım var, şiddet olmayacak çalıştığım projede"
Şu anda yeni bir projesinin bulunmadığını ifade eden Tuncer, "Benim çalışmam biraz güç. Kurallarım var, şiddet olmayacak çalıştığım projede. Negatif unsurlar olmayacak, bir de aile kavramını zedeleyici unsurlar bulunmayacak. Bunları belirttiğiniz zaman 6 ayaklı kedi istiyor gibi oluyorum." ifadelerini kullandı.
Tuncer, sanat hayatı içinde güzel projelerde yer aldığını ve başarılı isimlerle çalıştığını söyledi.
Sanatla dolu bir yaşam sürdüğünü anlatan Tuncer, şöyle devam etti:
"Hayatım ikiye bölünmüştü, bir tarafta tiyatro, bir tarafta sinema. Keşke sinemaya daha çok ağırlık vermiş olsaydım, benim pişmanlığım bu ama yaşam sana öyle bir rota çiziyor ki onun dışına fazla çıkamıyorsun, pişmanlıklarımdan çok şükürlerim var. İyi ki bu sektör içinde ülkeme yararlı olma fırsatını bir nebze bulabildiysem benim için çok büyük şeref."
"Altın Portakal, Yeşilçam'ın karnesi"
Gülsen Tuncer, Altın Portakal Film Festivali'nin Türk sinemasında önemli bir yeri bulunduğuna değindi.
Altın Portakal'ı "Yeşilçam'ın karnesi" olarak nitelendiren Tuncer, halkla bütünleşme açısından Altın Portakal'ın iyi bir örnek olduğunu anlattı.
Altın Portakal'da halk ile içe içe olduklarını dile getiren Tuncer, "Yine bir Altın Portakal'da kortejde giderken beni gören bir hanım, parmağından çıkardığı yüzüğü bana hediye etti. O kadar güzel bir duygu yaşadım ki ben de önemli günlerde bu yüzüğü mutlaka takıyorum." dedi.
Haber :