Eski kültür bakanlarından, siyaset bilimci ve yazar Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı'nın suikast sonucu ölümünün üzerinden 22 yıl geçti.
Ahmet Taner Kışlalı, 10 Temmuz 1939'da Tokat'ın Zile ilçesinde dünyaya geldi. İlkokulu annesinin görev aldığı Kilis Kemaliye İlkokulunda bitiren Kışlalı, Kilis Ortaokulunun ardından Kabataş Erkek Lisesinde eğitimini sürdürdü.
Daha sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde öğrenim gören Kışlalı, bu dönemde Yeni Gün gazetesinde spor muhabirliği yapmaya başladı ve kısa sürede gazetenin yazı işleri müdürlüğüne terfi etti.
Kışlalı, 1967'de Fransa bursuyla girdiği Paris Hukuk Fakültesinde doktorasını, "Modern Türkiye'de Siyasi Güçler" adlı teziyle tamamladı. Fransa'da tanıştığı Nicole (Nilgün) ile 28 Mayıs 1968'de evlenen Kışlalı'nın, bu evlilikten Altınay ve Dolunay adlı iki kızı dünyaya geldi.
Kışlalı, 1968-1972 arasında Hacettepe Üniversitesinde siyaset sosyolojisi alanında dersler verdi. Ancak askerlik hizmeti sonrasında bu görevine dönmedi.
1971'de TRT Bilimsel Başarı Ödülü'nü alan, 1972'de ise doçent olan Kışlalı, 1971-1977 arasında Yankı Dergisi'nde görev aldı.
Aynı yıllarda CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ile tanışan ve 1977'de CHP İzmir Milletvekili olan Kışlalı, Ecevit'in kurduğu 42. Hükümet'te 1978-1979 yıllarında Kültür Bakanlığı yaptı.
12 Eylül sonrasında üniversiteye dönen Kışlalı, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinde "Siyaset Bilimi" dersleri verdi.
1988'de profesör olan Kışlalı, 1991'de Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığına başladı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği gibi derneklerin Anadolu'daki toplantılarına konuşmacı olarak katılan Kışlalı, 1993'te Fransız Ulusal Liyakat Nişanı'na layık görüldü.
Kışlalı, 9 Eylül 1995'te geçirdikleri trafik kazasında eşi Nilgün Kışlalı'yı kaybetti, kendisi ise ağır yaralandı.
Kışlalı, 1997'de Nilüfer Kışlalı ile ikinci evliliğini yaptı. Bu evlilikten de kızı Nilhan Nur dünyaya geldi.
Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999'da otomobiline yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybettiğinde 60 yaşındaydı. Türkiye'yi yasa boğan saldırının ardından Ankara'daki cenaze töreninde Kışlalı'yı ebediyete binlerce kişi uğurladı.
Vefatına kadar Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını yazmayı ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinde ders vermeyi sürdüren Kışlalı, ölümünden sonra 1999 Sertel Demokrasi Ödülü'ne layık görüldü.
Çalışmaları
Kışlalı'nın, günün sıcak siyasi konularına ilişkin yüzlerce köşe yazısının yanı sıra "Modern Türkiye'de siyasi güçler", "Öğrenci Ayaklanmaları", "Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği", "Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi", "Siyasal Sistemler", "Siyaset Bilimi", "Siyasal Çatışma ve Uzlaşma", "Seçimsiz Demokrasi", "Bir Türk'ün Ölümü" ve "Ben Demokrat Değilim" adlı kitapları bulunuyor.
Terör saldırısı sonucu ölen Kışlalı, öğrencilerine ithaf ettiği "Siyasal Çatışma ve Uzlaşma" adlı kitabında, "şiddettin psikolojisi" ve "terörizmin sosyolojisi"ne ilişkin analizlerde bulunmuştu. Kışlalı'nın kitaptaki tespitlerinden biri, "Silah ve şiddet karşısında toplumun boyun eğdiğini göstermek ne kadar yanlış ise; terörü yaratan ortamın değişmesi için gerekli demokratik adımları atmaktan kaçınmak da o ölçüde hatalıdır." şeklindeydi.
Demirel ve Ecevit'in, suikast sonrasındaki açıklamaları
Kışlalı'nın ölümünden bir gün sonra Cumhuriyet gazetesinin Ankara bürosunu ziyaret eden 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Kışlalı için açılan özel deftere, "Sayın Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Sana Allah'tan rahmet diliyorum. Sana uzanan eller kırılsın. Sen bu canilerin hedefi oldun, esas hedef Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti ve onun huzurudur. Bu cinayeti işleyenleri de, işletenleri de kınıyorum. Kendileri karanlık maksatlarına ulaşamayacaklar; yakalarını, adaletin elinden kurtaramayacaklardır. Milletçe üzülüyor, sana ağlıyoruz. Allah rahmet eylesin." cümlelerini yazdı.
Suikast günü Kışlalı'nın ailesine başsağlığı dileyen Başbakan Bülent Ecevit de Kışlalı'nın, topluma ışık tutan aydınlık düşünceli bir insan olduğunu ifade ederek, "Çok değerli bir bilim adamıydı. Çok değerli bir yazardı. Birlikte hükümet üyesi bulunduğumuz dönemlerde ona hayranlığım büsbütün artmıştı. Çok başarılı bir Kültür Bakanıydı. Bu korkunç bir cinayet. Bu tür cinayetlerle, çılgınlıklarla Türkiye'yi yolundan saptıracağını zannedenler kendi kendilerini aldatıyorlar ve bütün millete zarar veriyorlar. Son derecede üzgünüm. Allah rahmet eylesin." dedi.
Umut davası
Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok ve Muammer Aksoy'un öldürülmesinin de arasında bulunduğu birçok olayı kapsayan "Umut davası"na ilişkin ilk yargılama Devlet Güvenlik Mahkemesinde (DGM) görüldü.
DGM'lerin kapanmasının ardından yargılamaya Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi.
İlk dereceli mahkemenin kararının Yargıtay tarafından bozulmasından sonra tekrar görülen davada, 3 sanık "yasa dışı Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu örgütünü kurmak ve yönetmek" suçundan, 5 sanık ise aynı örgüte üyelikten çeşitli sürelerde hapse mahkum edildi.
Bu kapsamda sanıklardan Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap, "silahlı suç örgütü kurma ve yönetme" eylemlerinden 12 yıl 6'şar ay hapisle cezalandırıldı.
Sanıklar Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş, Mehmet Şahin ve Recep Aydın'a ise "silahlı suç örgütü üyesi olmak"tan 6 yıl 3'er ay hapis cezası verildi.
Anayasa Mahkemesi, gözaltında tutuldukları tarihlerdeki mevzuatın, gözaltı süresinde avukata erişim imkanı tanımadığı gerekçesiyle sanıklar Recep Aydın, Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç, Mehmet Şahin ve Yusuf Karakuş'un yeniden yargılanmasına karar verdi.
Yargılama, bazı sanıklar yönünden devam ediyor.
Haber :