Birinci Cihan savaşında 9 Mart 1916 tarihinde Rize, Rusların işgaline uğramış, 2 Mart 1918 de bağımsızlığına kavuşmuştur.
Rusların ‘İlyahof Müfrezesi’ ve Sahil Donanmaları ile kıyı sınırından saldırıya geçmiş, Sevr Antlaşması ile de Of limanından başlayarak Rize'yi de içine alan doğuda bir Ermeni devleti kuruluyordu. Düşman kuvvetleri İstanbul’dan Batum’a kadar limanları, 24 Şubat 1916 tarihinde de Rize’yi işgal ettiler.
İki yıl ve dokuz gün esaret hayatı, vatan ve bayrak aşkının daha da alevlenmesine sebep olmuştur. O acı günler, bu topraklarda yaşayan insanları, bir fikir etrafında toplamış ve bir heyecanın nurlu ışığına kavuşmak için ruhlarında yaşattıkları istiklâl ve hürriyet aşkını körüklemiştir. Kurtuluşa güç veren Cesur Yürekli Rizeliler milli Müdafaada en on sırada yer almışlardır.
Milli Mücadele yıllarında Rize, Trabzon Vilayeti'ne bağlı bir sancak (liva) idi. Vilayet merkezi ile Rize arasında kurulan düzenli bir kara posta seferi aracılığıyla muhabere sağlanıyordu.
Milli Mücadele Dönemi
Rizeliler Milli Mücadelenin başlangıcından itibaren, Mustafa Kemal Paşa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yanında yer almışlardır. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin 12 Şubat 1919’da yapılan ilk kongresinden sonra Mataracızade Mehmet, Mataracızade Hakkı, Lazoğlu Mustafa, Güvelioğlu Ahmet, Hacıömeroğlu Ahmet, Tuzcuzade Süleyman Tevfik Beyler Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Rize şubesini kurdular.
Erzurum Kongresi’ne Rize’den Sada-yı Millet gazetesi sahibi Hemşinli Hoca Necati (Memişoğlu) Efendi ile Davavekili Abaza Hakkı Bey katıldılar.
Sivas Kongresi’nden sonra Rize Müdafaa-i Hukuk Şubesi Başkanlığına Mehmet Şükrü getirildi ise de, Mayıs 1920’den itibaren Mataracızade Mehmet Bey yeniden Cemiyet başkanı oldu.
Rize Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti İdare Heyetinde görev alanların bir çoğu Belediye Meclis üyesiydi. Muhtemelen Mart 1921’de yapılan Belediye Başkanlığına eşraftan Mataracızade Hakkı Efendi seçildi, belediye Meclisi üyeliğine ise Ali Reiszade Şeyh İlyas, Lazzade Mustafa, Ak Mehmetzade Mehmet, Seyr ü Sefain İdaresi acentesi Sofizade Rıza ve Mataracızade Salih Efendiler seçildiler6. Aynı zamanda Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyesi de olan Ak Mehmetzade Mehmet Efendi’nin küçük kardeşi Hacı İbrahim Ak Efendi, İstanbul’dan Anadolu’ya silah ve cephane kaçıran grupta görev almıştı.
Mondros Mütarekesi’nden sonra Türkiye’nin işgali ve paylaşılmasına Rizeliler şiddetle karşı çıkmışlardır. Paris Barış Konferansı’nda Rum ve Ermenilerin Türkiye üzerindeki istekleri, bütün yurtta olduğu gibi, Rize’de de büyük tepki uyandırdı. Pontuscu Rumları temsilen Paris Barış Konferansı’na gönderilen heyetin, Rize’yi muhayyel Pontus devleti sınırları içine katma teşebbüsleri karşısında, Rize Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Nisan 1919’da Sadarete bir telgraf gönderdi. Bu telgrafta, hemen tamamının Müslüman olduğu liva halkının “kısmen misafireten bulunan 10 ilâ 200 Rum’un hakimiyeti altına girmeleri”nin milletlerin hürriyet ve adalet kaidelerine uygun olmadığı belirtilerek, Türk idaresinden başka hiçbir devletin idaresinin kabul edilmeyeceği kesin bir dille ifade ediliyordu.
Rize’nin Ermenilere bırakılacağına dair şayialar Artvinlilerin de tepkisine yolaçtı. Trabzon’da yayınlanan İstikbal gazetesine Artvin’den gönderilen bir mektupta, Rize’yi Ermenilere mahreç olarak vermek isteyenlere karşı şu sorular yöneltiliyordu: Rize’de Haçin veya Karabet isminde bir Ermeni vatandaş ve hemşehrimizin bugün ve geçmişte mevcudiyetini görüyor ve hatırlıyor musunuz? Rize’nin geçmiş ve yakın tarihini biliyor musunuz? Bir milletin siyasi ve iktisadi inkişafı için diğer bir milletin hayati varlığına son vermek düsturlarınıza, kitabınıza uyuyor mu? Masa üzerinde verilen hükümlerin Rize’nin sahil ve sarp dağlarında uygulanabileceğine kanii misiniz? Rize’nin Ermenilere sizin zannettiğiniz kadar kolay teslim edileceğini mi tasavvur ediyorsunuz? Yazının sonu, “Hak daima hakkındır. Ne büyük Ermenistan, ne de Pontus hayalleri ve ne de verilen kararlar dosyalarınız meyanında tarihten gülünç bir kıymeti haiz vesâik-i şer ve fitneden başka birşey olamaz. Efendiler uğraşmayınız!” sözleriyle tamamlanmaktaydı.
Milli Mücadele döneminde Rize’de bir çok miting yapılmıştır. Erzurum’da Onbeşinci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’nın, “İstanbul’un işgali münasebetiyle her yer gibi Trabzon’da da mitingler yapılması ve İzmir gibi elim bir akıbete duçar olmaması için halkın tenvir ve irşad olunması”nı istemesi üzerine, Trabzon’da Üçüncü Fırka Komutanı Rüştü Bey 24.3.1920 tarihli cevabında, Trabzon Vilayetine bağlı Rize ve Giresun’da halkın”her türlü fedakârlığı ihtiyara azimkar bulunmakta olduğu”nu bildirmişti13. Rize ve çevresinde daha ilk günlerden itibaren yapılan mitinglerle, Milli Mücadele heyecanı canlı tutulmaya çalışılmış ve yurdun haksız işgaline karşı halkın protestosu İtilaf Devletlerine iletilmişti.
Sevr Antlaşması’nın imzalanması da Rize’de büyük tepki uyandırdı. 27 Ağustos günü, “pek ağır ve elim şeraitle Türkiye’de hayat ve istiklâl bırakmayan... muahede-i sulhiyye nâmı verilen paçavranın protestosu için” onbin kişinin katıldığı bir miting yapıldı. Miting sonunda hazırlanan protesto bildirisi, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Mehmet, Miting Heyeti Başkanı Lazzade Mustafa, Belediye Başkanı Hakkı, ulemadan Nuh, Hasan, Miting Heyeti Başkanı Lazzade Mustafa, Belediye Başkanı Hakkı, ulemadan Nuh, Hasan, Ali Rıza; Miting tertip heyetinden İsmail, Mustafa ve İlyas Beyler tarafından imzalanmıştı.
Rize’deki Milli Mücadele heyecanı kısa sürede Artvin’de de yayılmıştı. 1921 yılının başlarından itibaren Ardanuç, Şavşat, Murgul ve Borçka’da “ahalinin şiddetli arzu ve temayülatı üzerine” Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kuruldu. Artvin ve ilçelerinde halk “payansız bir sürür ve neşata müstağrık olunarak Büyük Millet Meclisi’nin temadi-i şevket ve muvaffakıyatı için camilerde” samimi dualar yapmaktaydılar İkinci İnönü Zaferinin yıldönümü münasebetiyle, İnönü Meydanında yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. 1922’de İzmir’in işgalini telin ve protesto etmek üzere, yine İnönü Meydanında bir miting düzenlendi. Numune Mektebi Müdürü yaptığı uzun konuşmasını “İzmir Türktür Türk kalacaktır” sözleriyle bitirmişti. Artvin Müdafaa-i Hukuk Reisi Hasan Bey’in ifadesiyle mitingde, “İzmir’in hatırasıyla pek müteehheyyic bulunan halk Misâk-ı Millî dairesinde şerefli bir sulhe nail oluncaya kadar uğraşacaklarını ve tek bir nefer kalıncaya kadar gayret edeceklerini ahd ü peyman ederek Garbın ihtirasatına protestolar yağdırılmış hükümet-i meşruamızın şanlı ordumuzun muzafferiyetlere ermesine dualar ifa kılınmıştır.”
Sonuç
Milli Mücadele, Türk milletinin maddi ve manevi bütün varlığıyla çalışması sonucu kazanılmıştır. Başlangıçta çalışmalarını yerel kurtuluş çareleri ve muhtemel tehlikeler çerçevesinde sınırlandıran Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Misâk-ı Millî’deki hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için daha kapsamlı bir çalışma içerisine girmişlerdir. Rize’de de önce yerel tehlikeler, ardından Türkiye’nin işgal ve paylaşılmasına yönelik her türlü faaliyetlere karşı protesto ve mitingler düzenlenmiştir. Bu mitingler “Kuva-yı Milliye Ruhu”nun ve milli birliğin sağlanmasında önemli bir etken olmuş ve halkın topyekün Milli Mücadeleye katılmasını sağlamıştır.
Milli Mücadele’nin kazanılmasından sonra Gazi Mustafa Kemal Paşa Rizelilerin hemşehriliğini kabul etti.